AĞLAMAKLI in English translation

tearful
ağlamaklı
gözü yaşlı
gözyaşı dökeceğin
ağlayacaktı
acıklı
weepy
ağlamaklı
sulu gözlü
acıklı
ağlak
gozyasli
ağlayan
gözü yaşlı
about to cry
ağlamak üzere
ağlayacak
ağlamaklı
like crying
plaintive

Examples of using Ağlamaklı in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Biraz ağlamaklı olacak.
There's gonna be some crying.
Bir buluşma ve herkes ağlamaklı.
One reunion and everyone gets weepy.
Kitap!'' Pure Evil'' kitabı, Seni ağlamaklı küçük inek!
The book! The book of pure evil, you whiny little nerd!
Aşağıda, o zarf elindeyken annem ağlamaklı görünüyordu.
Downstairs, with the envelope. Mom looked like she was crying.
Hayır, yeterince ağlamaklı değil.
No, it's not whimpery enough.
ve ayrıca ağlamaklı, yerli bir partnerim var.
I also have a whiny domestic partner.
Sınıfa yürüdüğüm için ağlamaklı olduğuma inanamıyorum.
I can't believe I'm getting weepy about walking to class.
Chopin güçlü duygulara sahipti, ama ağlamaklı değildi.
Chopin was emotional, but not mawkish.
Biraz ağlamaklı.
A bit overseitive.
karşınızda ağlamaklı oldum.
I'm getting all weepy in front of you.
En ağlamaklı melodilerin virtüözleri buraya gelip kendilerini göstererek donmuş gözyaşlarıyla bezenmiş taca
Aspirirg virtuosos of tearful melody are welcomed to travel here and lay claim to the jewel-studded
Oraya getirmiş oldukları ağlamaklı genç kıza aganigi naganigi yapmak üzereydiler.
They were about to perform a little of the old in-out, in-out on a weepy young devotchka they had there.
çağırışlar yarısında da ağlamaklı özürler.
yelling at 11:30, and tearful apologies by halftime.
Şu anda birbirinizi affedip ağlamaklı bir kucaklaşma ortasında olmanız gerekmiyor mu?
Shouldn't you be forgiving each other right now in the midst of a teary embrace?
Üç jüri de o sevimli, ağlamaklı yüzüne bakıp
Three juries looked at that lovely dewy face… and heard that melting,
Onunla iletişimi olan olan destek personelimizin tamamı- gerçekten ağlamaklı oldu, ve o gün şirkette hepimiz için zor bir gündü.
And all of our support staff who had talked to her were really emotional, and it was a very hard day at the company.
bu beni ağlamaklı yapar.
it almost makes me cry.
Bir süre bu konuyu açmayacağına söz verdi ve hepsi bu ağlamaklı zırvalıkla oldu.
Promised he would lay off the subject for awhile and all of a sudden he's on this crying bullshit.
Hutch sabah cebimi aramış ve hasta olduğuyla ilgili…-… ağlamaklı bir mesaj bırakmış.
Early morning, Hutch calls in, leaves some boo-hoo message on my cell that he's feeling sick.
Atının uykuya dalıp bir daha asla uyanmadığını hayal ettiğinde… ağlamaklı olan tipten birisidir.
She's the type of person that gets weepy when she imagines her horse going to sleep and never waking up.
Results: 58, Time: 0.0302

Top dictionary queries

Turkish - English