AMA BIRAK in English translation

but let
ama hadi
ama izin
fakat izin
ama şunu
ama bakalım
lakin bırakın
ama sana
fakat hadi
fakat bırak dışarı
ama kasayı açmasına izin ver
but leave
terkedin , ama
ama çantanı veya telefonunu falan bırak
ama bırak

Examples of using Ama bırak in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Sadece yarım saatimiz var ama bırak güzel kadın gülsün.
It's only a half hour, but let me get a laugh from a beautiful woman.
Ama bırak da sana günümün en güzel yanının ne olduğunu söyleyeyim.
But let me tell you what the best part of my day is.
Tamam ama bırak gideyim.
OK, but let me go.
Pekala, ama bırak seninle kilisende yaşasın.
Very well. But let him live with you in your church.
Bu şey bir numaraydı. Ama bırak bu gerçekleşsin.
It's one thing to pretend, but to let this be real.
Karanlık gölgelerin seninle kalsın istersen. ama bırak gideyim.
Keep your poor shadows if you will, but let me go.
Canını yaktığım için özür dilerim ama bırak yapayım.
Sorry if I'm hurting you but let me do it.
Ama bırak yaşasın.
But let him live.
Ama bırak duyayım.
But let me hear.
Biliyorum ama bırak devam etsin.
I know, but let him go on.
Mutsuz olduğunu söyle ama bırak Randyi onlar bulsunlar.
Tell them she was unhappy, but just let them find Randy themselves.
Mutsuz olduğunu söyle ama bırak Randyi onlar bulsunlar.
Tell them that, but just let them find Randy themselves.
Ama bırak öldüreyim önce bu lanet hırsız.
But let me kill this bloody thief first.
İyi bir adam bulacağım, ama bırak da kendim bulayım.
I will have a nice guy, but let me find him.
Bunu demem yanlış ama bırak gitsin.
I shouldn't say this but just let him go.
Bana ne istersen yap, ama bırak onu.
Do what you like, only free her.
İyi bir yazar olabilirsin ama bırak'' uyunmaması'' gerek kısımla ben ilgileneyim.
You may be a fine writer, but let me take care of the"not sleeping" part.
Ama bırak kanguru evde kalsın.
But let the kangaroo live in the main house.
Bebeğim seni seviyorum ama bırak önemli yerlere sayı alabilenler geçsin.
Babe, I love you, but leave the hot corner to someone who can actually field a ball.
Ama bırak kanguru evde kalsın. Dallas bu cümleyi kuracağımı asla düşünmezdim.
Dallas, I never thought I would say this… but let the kangaroo live in the main house.
Results: 132, Time: 0.0288

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English