BIRAKMAK in English translation

to leave
gitmek
ayrılmak
bırakmak
terk
çıkmak
terketmek
ayrılıp
to quit
bırakmak
ayrılmak
istifa
bırakacağını
vazgeçmeye
pes etmek
to stop
durdurmaya
bırakmak
engellemek için
engel
önlemek için
kesmesini
son
artık
let
hadi
haydi
müsaade
birak
izin
bırak
ver
bakalım
gidelim
vereyim
drop
damla
bir yudum
bir düşüş
birak
bırak
at
indir
düşür
düş
teslimatı
to put
koymak
koyacak
sokmak
atmak
bırakmak
yerleştirmek
üzerine
tıkmak
eklemek
takmak
let go
birak
bırakmak
gidelim
gitmesine izin
bırakır mısın
to abandon
terk etmek
terk
bırakmak
terketmeye
vazgeçmeye
iptal etmeye
release
serbest
tahliye
azat
serbest bırakın
salın
yayınlanmasından
sal
sürümü
salınımı
salıver
ditch
hendek
terk
kurtul
çukurdan
bırak
ekersen
at
sepetleyip
ekelim
başımızdan savacağız

Examples of using Bırakmak in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Bırakmak. Tekrar başlamak.
Start over again. Let go.
Bir kızı dans pistinde bırakmak kabalıktır.
It's rude to abandon a girl on the dance floor.
Onu yarın bırakmak zorunda kalacaksın,
Or you will have to release him tomorrow, Japp,
Emniyet kemeri! bırakmak zorunda kalabiliriz!
Seat belt! We may have to ditch!
Han-Young Bankasını bırakmak zorunda kalacak.
She will have to let go of Han-Young Bank.
Bir çok harika insan çalışmalarını bırakmak zorunda kaldı.
Too many great minds have been forced to abandon their work.
Bırakmak. Neden onu bana karşı koyuyorsun?
Let go. Why pit him against me?
Onu bırakmak zorundasın.
You have to release him.
Arabayı bırakmak zorunda kalmış.
He had to ditch the car.
onlar yüzünden bu projeyi bırakmak istemiyorum.
I don't want to abandon this project because of them.
Biraz içki içtim ve dev yaratığı dün akşam bırakmak zorunda kaldım.
I had to drink and ditch the behemoth last night.
Şimdi sen bırakmak zorundasın.
Now you have to let go.
Bazı insanlarımızı yerde bırakmak zorunda kaldık.
We have been forced to abandon some of our own people on the ground.
Sizi körü körüne bırakmak zorunda kaldım.
I had to release you blind.
hemen bırakmak zorunda değilim.
I don't have to let go right away.
Direksiyon donmuş. Arabayı bırakmak zorunda kalmış.
He had to ditch the car. Steering column's frozen.
Seni burada bırakmak istiyorlardı.
They wanted to abandon you here.
Hayır, sadece onu bırakmak zorunda kaldık.
No, we just had to release her.
Bütün bunlar bayılma yüzünden mi? Bırakmak zorundayım.
Is this because of the fainting thing? I have to let go.
Evet, arabayı bırakmak zorunda kaldım.
Yeah. I had to ditch the car.
Results: 3838, Time: 0.0814

Top dictionary queries

Turkish - English