Examples of using Bir sepete in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Sizi takip ettim çünkü… mektupları bir sepete koyduğunuzu gördüm ve… sebebini merak ettim.
İlk seferimde çatlamış veya kusurlu yumurtaları fırına götürmek üzere bir sepete koymamı istedi.
Fransız ihtilâli sırasında, insanların kafalarını baltayla kestiklerinde bir sepete koyar ve yüz hatlarına bakarlarmış.
Celladı çağırıp bu adamın kesilen başını saçlarından tutup bir sepete atmasını emretmenizi istedi?
Yapabildiğimin en iyisini yapacağım,… ama ilk önce içinde dondurma olmayan bir sepete ihtiyacım var.
Fransız ihtilâli sırasında, insanların kafalarını baltayla kestiklerinde… bir sepete koyar ve yüz hatlarına bakarlarmış.
yaşamında ona zevk veren bazı ufak eşyaları toplayarak bir sepete koyar ve mezara taşır;
Bethin bir sepeti ve Amynin bir torbası.
Bir sepetin içindeki küçük, şirin yavru köpekleri düşünün.
Sadece tek bir sepetimiz var.
Bir sepeti bile itemiyor musun?
Korumak için, annesi onu bir sepetin içinde Nil nehrine bıraktı.
Ya haberiniz olmayan bir sepetin daha olduğunu söyleseydim?
Ya haberiniz olmayan bir sepetin daha olduğunu söyleseydim?
Sonra beni bir sepetin yanına götürdü.
Bir sepeti, bir şemsiyesi, bir de masası varmış.
Carter, bir sepetin daha var.
İçinde bisküvilerin olduğu bir sepeti vardı.
Onun çilek dolu bir sepeti var.
Cunku butun yumurtalarimi bir sepete koyamiyorum.