Examples of using Imkânı in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Hamilesin. Hayır, imkânı yok.
Yolculuk imkânı sınırlı.
Buradaki amacımız risk altındaki bu çocuklara kendilerini geliştirebilme imkânı vermek.
Tecritten sonra her mahkûma duşa girme imkânı sunuldu.
Olmuyor Valery Petrovich, imkânı yok.
Ne hakkında? Buraya Times getirme imkânı konusunda.
Hayır, hayır, imkânı yok.
Çok daha fazla insana iş imkânı… sağlamaya çalışırdım.
makineyi kandırmasının imkânı yok.
Evet, Tashanın silahını çalma imkânı vardı.
bir fark yaratma imkânı sunacak.
Ve ürediklerinde, plastiklerin mideye girme imkânı daha fazla oluyor.
Ondaki yeteneklerle girememiş olmasının imkânı yok. Hayır.
O zaman umarım remiksimi duyma imkânı olmuştur.
Kendi ailesi onu durduramamış. 16 yaşındaki bir kızın durdurmasının imkânı yok.
Dünyayı keşfetmek için çok fazla imkânı yok.
Seninle görüşmek istediğim bu iş imkânı var.
Tüm çalışmaları gerçekten izlemişseniz onunla kazanmamın imkânı yok.
Böyle bir durumdan korunmanın imkânı yoktur.
Onunla buluşmamın imkânı yok yani?