INANMAK in English translation

to believe
inanmak
inanır
inanın
iman
trust
güvenmek
güveniyorum
emanet
inan
i̇nan
faith
inanç
niyet
iman
imanını
inanca
güven
bir inanç
belief
inanç
inanmak
iman
imanını
bir inanç
inanca
düşüncem
bir inanış
trusting
güvenmek
güveniyorum
emanet
inan
i̇nan

Examples of using Inanmak in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Günü geldiğinde birine inanmak zorunda kalacaksın.
One of these days, you're gonna have to trust somebody.
Evrenin ona ihtiyacı olduğuna inanmak.
Faith that the universe needs him!
Fakat şu an tek yaptığım inanmak.
But right now… belief is all I am.
Bu anlaşmanın yürümesi için bana inanmak zorundasın.
And in order for that contract to work, you have to trust me.
Tanrıya inanmak.
Faith in God.
Ve çılgınca anların yaşanacağına inanmak zorundayım.
And I have to trust for kind of crazy moments to happen.
Seni seviyorum'' diyeceğine inanmak.
Faith that he's say"I love you.
ama bana inanmak zorundasınız.
but you must trust me on this.
Neye inanmak? Aşka inanmak!
Faith in love!- Faith in what?
Şu anda her şeyin Ajan Zagarın kontrolü altında olduğuna inanmak zorundasınız.
You're just gonna have to trust that Agent Zagar has the situation under control now.
Ya da sen, inanmak istiyor musun?
Or you. You want faith?
Kalmak istiyorum, Katherine ve birbirimize olan duygularımızın büyüyeceğine inanmak.
I intend to stay, Katherine. And trust that our feelings for one another will grow.
Evrenin ona ihtiyacı olduğuna inanmak.
Faith that the universe will need his skills!
Ona inanmak istediğini biliyorum.
I KNOW YOU WANT TO BELIEVE THAT.
Bana inanmak zorunda değilsin ama.
YOU have GOT NO REASON TO BELIEVE ME, BUT.
Ama bana inanmak zorundasın. Evet, biliyorum.
I KNOW, BUT YOU have GOT TO BELIEVE ME.
Buna inanmak çok zor.
I KNOW IT'S HARD TO BELIEVE.
Bana söylemeye çalıştılar… ama ben onlara inanmak istemedim.
THEY TRIED TO TELL ME THAT, ONLY I DIDN'T WANT TO BELIEVE THEM.
Bir şeye inanmak zorundaysan.
YOU have GOT TO BELIEVE IN SOMETHING.
Aksi yönde deliliniz yoksa inanmak zorundasınız. Onu hiç istismar etmedim.
Unless you have evidence to the contrary, you have to believe it.
Results: 4716, Time: 0.0746

Top dictionary queries

Turkish - English