Examples of using Kuşatma in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Şans Adasını kuşatma görevi için gönderildik.
Diplomatlar kuşatma istiyor.
Kuşatma altındayız. Saklanıyorlar.
Hepsi… kuşatma, göz yaşartıcı gaz,
Gün önce kuşatma başladığından beri… 37 kişi burayı terketti.
Hepsi… kuşatma, göz yaşartıcı gaz, yangın ve ölüm.
Kuşatma kuşatmadır. Bayan Sullivan, bu çocuğu seviyor musunuz?
Kuşatma kuşatmadır. Bayan Sullivan, bu çocuğu seviyor musunuz?
Kuşatma durumu için fena değil!
Kuşatma biter bitmez, gidip onu Parise geri getireceğim.
Kuşatma başladığından beri telefonunu dinliyoruz.- Şimdilik.
Kuşatma kalktıktan sonra iyi para kazanır.
Ve kuşatma bitmeden bunlara ihtiyaç duymamak için… dua etmelisiniz.
Ve kuşatma bitmeden bunlara ihtiyaç duymamak için dua etmelisiniz.
Ta ki bir gün, kuşatma sırasında küçük bir kapı açık unutulana dek.
Kuşatma olmayacak. Dağ, bu harabeyi savunamaz.
Indian Deresindeki kuşatma hakkında… bilgi vermeye devam ederken bizimle kalın.
Indian Deresindeki kuşatma hakkında… bilgi vermeye devam ederken bizimle kalın.
Kuşatma demek topyekun savaş demektir.
Kuşatma süresince bunları yanmaktan korumak adına neler çektiğimi bilebilseydiniz.