OKUMAK ZORUNDA in English translation

has to read
okumak zorunda
have to read
okumak zorunda
had to read
okumak zorunda
having to read
okumak zorunda
i had to study
çalışmak zorundayım
çalışmam gerek
ders çalışmam gerekiyor
derslerim var
was obligated to read

Examples of using Okumak zorunda in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Allahın cezası gazetelerden okumak zorunda kaldım.
I had to read it in the goddamn paper.
Birkaç saat sonra, ona haklarını okumak zorunda kalacağız.
In a few hours we're gonna have to read him his rights.
Tom asla Fransızca okumak zorunda kalmadı.
Tom never had to study French.
Kitap okumamı sağladı, amcam hapisteyken kitap okumak zorunda kalmıştı.
He made me read books he had read while in jail.
Ve ben A Takımının sokaklara döndüğünü gazetelerden okumak zorunda kalıyorum.
And I have to read it in the paper that the A-Team is back on the streets.
O kadar sıkıcıydı ki, uyanık kalmak için broşür okumak zorunda kaldım.
It was so dull, I had to read pamphlets just to stay awake.
Ben okumak zorunda kaldım.
so I had to read it.
Bunun ne anlama geldiğini anlamadan önce bunu üç kez okumak zorunda kaldım.
I had to read this three times before I understood what it meant.
Aslına bakarsan iki kere okumak zorunda kaldım.
I had to read it twice, actually.
Bunun gibi sorular sormaya devam et, bana haklarımı okumak zorunda kalacaksın.
Keep asking questions like that, you will have to read me my rights.
Ne de olsa asla okumak zorunda kalmayacaktı.
Knowing she wouldn't have to read it.
Üzgünüm ama yarınki gazetede okumak zorunda kalacaksınız.
I'm sorry, but you're going to have to read that in tomorrow's paper.
Onu kazanmak için annemle 100 kitap okumak zorunda kalmıştım.
I had to read 100 books with my mom to earn it.
Onu anneme aldırabilmek için 100 kitap okumak zorunda kalmıştım.
I had to read 100 books with my mom to earn it.
yazdığını ezberleyemiyor ve çaresiz ve cahil bir çocuk gibi okumak zorunda kalıyor.
which he's unable to memorize… and has to read like a stumbling and inarticulate child.
Öyle, ben şu saçma sapan sözleri okumak zorunda kalırken annesi de, sabahleyin kurşuna dizileceğinden ötürü üzüntülerini anlatan bir yazı almak üzere.
Yes, his mother's about to get a note telling her he's sorry she's going to be shot in the morning, while I have to read this drivel.
Çünkü ben New Yorktaki her gazetede babamın ne kadar kötü biri olduğunu okumak zorunda kaldım.
Because I had to read in every paper in New York what a bad guy my father was.
Kitap okumak zorunda kalan her çocuk gibi hepimiz,
We all did, as kids having to read a book, and through the author's description,
Her zaman yazdıklarımdan çok daha ilginç ama itiraf etmeliyim ki metninizi defalarca okumak zorunda kalmak beni utandırıyor.
It'smuch more interesting… than my usual work. But having to read and re-read all of this embarrasses me.
Ailesine yazarken, bazı mektuplarını okumak zorunda kaldım ve işte o zaman fark ettim
I had to read some of his letters to get word back home, and it was only
Results: 73, Time: 0.036

Okumak zorunda in different Languages

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English