ONUN DEĞERLI in English translation

his precious
onun değerli
onun kıymetli
biricik
his prized
onun ödülü
of him would be valuable

Examples of using Onun değerli in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Akıllı Jacki ve onun değerli İnci'' sini geri getirmek için… dünyanın sonuna yelken açar mıydınız?
Would you sail to the ends of the Earth and beyond to fetch back witty Jack and him precious Pearl?
Vancei kurtarmanın hiç bir yolu yoktu, çünkü onun değerli hayatı sen oraya varmadan sona ermişti.
there was no way to save poor Vance because his valuable life was gone before you got there.
Dünyanın sınırlarına yelken açar mıydınız… hatta ötesine… şakacı Jackle onun değerli İncisini geri getirmeye?
To fetch back witty Jack and him precious Pearl? Would you sail to the ends of the Earth and beyond?
Arkamızda sıradaki adam büyük olay yarattı. Neymiş, onun değerli hayatından beş dakikaya mâl oluyormuşuz çünkü kız arkadaşım kurabiyelerin kremasına karar vermek için zorlanıyor.
This guy behind us in line, he's making a big show because we're costing him a precious five minutes of his life'cause my date here is trying to decide between rocky road and cookies and cream.
Ah, onun DEĞERLİ burun oraya gider alışılmışın dışında geniş bir tencerede tarafından yakın uçtu ve hemen hemen kapalı taşıdı.
Oh, there goes his PREClOUS nose'; as an unusually large saucepan flew close by it, and very nearly carried it off.
Onun değerli yavrularını satarak mı?
By selling her precious babies?
Yoo. Kızlarıma onun değerli eşyalarını veriyorsun.
You're giving my girls his precious things. No.
Kızlarıma onun değerli eşyalarını veriyorsun. Yoo.
You're giving my girls his precious things. No.
Wolfram and Hart onun değerli olduğunu düşünüyor.
Wolfram and Hart will consider her valuable.
Yoo. Kızlarıma onun değerli eşyalarını veriyorsun.
No. You're giving my girls his precious things.
Kızlarıma onun değerli eşyalarını veriyorsun. Yoo.
No. You're giving my girls his precious things.
Sanırım onun değerli biri olduğunu düşünüyor olmalısın.
I guess you must consider her a valuable asset.
Onun değerli Julianıyla evlenecek kız kendini şanslı saymalıymış.
Any girl would be fortunate to marry his precious Julian.
Şey, bana onun değerli olup olmadığını söyleyebileceğinizi umuyordum.
Well, I… I was just hoping you could tell me if it was valuable.
Bir ışık tutmayı kastettim. Yani… onun değerli olabilecek tarafına.
Would be valuable. I just mean… to get a window into that side of him.
Onun değerli katkıları kayıt altında ve tarih kitaplarına muhakkak yazılacaktır.
And his quiet contributions will be properly recorded in history books yet to be written.
Ona değerli hissettir!
Make him feel valued!
Colton cumartesi günümüzü kokutuyor, hadi onun değerli hediye masasını kokutalım.
Colton's stinking up our Saturday, let's stink up his precious gift table.
Çünkü onun değerli orta sıklet dövüşü domates yapabiliyor.
Cause his prized middleweight's fighting some tomato can.
Colton cumartesi günümüzü kokutuyor, hadi onun değerli hediye masasını kokutalım.
Let's stink up his precious gift table. Colton's stinking up our Saturday.
Results: 780, Time: 0.0302

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English