Examples of using Serbest bırakmayı in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Serbest bırakmayı kabul etse bile zaman kalmayacak.
Fakat asıl paraşüt açılmamış. Diyorum ki, onu serbest bırakmayı başarmış.
Dışarı çıkıp öfkeni serbest bırakmayı.
Demek istediğim, serbest bırakmayı başardı.
Annem ve ben birçok kez seni serbest bırakmayı denedik, ama.
İyi, iyi, ondan anahtarı aldım ve bizi serbest bırakmayı başardım.
Dolgu girişi kontrol edilemiyor, Eva serbest bırakmayı reddediyor!
Asıl büyük sorunun, mahkemelerin hapisteki beş BDPli milletvekilini serbest bırakmayı reddetmesinden önce bile gerginliği tırmandıran Dicle vakası olduğunu söylüyor.
Saf Kötülükü serbest bırakmayı başardı ama Judson ile Charlene bunu defetmeyi başardı.
Sana söz verdiğimi biliyorlar, ödeyeceklerdir. Bizi nasıl serbest bırakmayı düşünüyorsun?
Seni tekrar uyarmayacağım, eğer onu serbest bırakmayı denersen seni öldürürüm.
Karanlık Rahibe, Hanımı alıp Başrahibenin kurduğu barikatları kaldırmakta kullanmayı ve beni serbest bırakmayı kabul etti.
Bulgarlar, 811de İmparator I. Nikiforosun felaket ile sonuçlanan seferi sırasında yakalanan Bizanslıları ve Krumun daha sonraki baskınları sırasında yakalanan halkı serbest bırakmayı kabul ettiler.
Sana, kara hindibağı dileğini nasıl serbest bırakmayı anlattığımı hatırlıyor musun?
tetikçi çocukları serbest bırakmayı kabul etmis.
Bay Nagelın biyoloji sınıfına gidip yine bütün kurbağaları serbest bırakmayı düşünüyorum.
Tendonu serbest bırakmayı başardım. Ama kalbin ve akciğerlerin anestezi altında kalmaya daha fazla dayanamadı.
Onu serbest bırakmayı daha yararlı buluyoruz. Böylece bizi loncanın diğer üyelerine götürebilecek.
Demek istediğim, serbest bırakmayı başardı. Ama ana şut dağıtılamadı. Niye ya?
Serbest bırakmayı düşünürmüydün? daha önce şiddet suçu işlememiş, rehineleri Eğer karın yerine diğer mahkumlardan bir avuç dolusu serbest bırakmayı önerirlerse.