SERBEST in English translation

free
özgür
bedava
serbest
boş
beleş
hür
müsait
bağımsız
ücretsiz
kurtar
release
serbest
tahliye
azat
serbest bırakın
salın
yayınlanmasından
sal
sürümü
salınımı
salıver
loose
gevşek
serbest
başıboş
kayıp
oynak
hafifmeşrep
serbest bırak
gevşemiş
bırak
saldığını
freelance
serbest
bağımsız
bagimsiz yazar
go
git
gidin
gidelim
yürü
gider
bakalım
dönün
gir
çık
başla
freely
rahat
açık
serbest
özgür
bol bol
rahat bir şekilde
bir şekilde sonsuz bozkırda özgürce
dolaşın
walk
yürüyerek
yürüyüş
yürüyün
yürürken
yürüyüp
bir yürüyüş
serbest
yürü
git
yürür müsün
freestyle
serbest stil
serbest
yüzme
let
hadi
haydi
müsaade
birak
izin
bırak
ver
bakalım
gidelim
vereyim
unfettered
sınırsız
serbest
özgür
dizginsiz
kontrolsüz
dizginleyemediğin

Examples of using Serbest in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Ama bunun için Ivan gibi bir adamı serbest bırakmam gerekecekse beklerim daha iyi.
But if it means letting men like Ivan walk, I'm willing to wait.
seni serbest bırakırım.
I will let you go.
Ve yıllar boyunca bol bol serbest bırakıldı.
And she's unleashed plenty over the years.
Komutanların istedikleri şeyi yapma konusunda tamamen serbest bir takdir yetkisi var.
The command has just completely unfettered discretion to do whatever it is they want.
O adamı yine serbest bırakabilirler.
They may let the man out again.
Şimdi yakalarsam, avukat tutacak ve sonra serbest kalacak.
I grab her now, she will lawyer up, and then she will walk.
Suçlamaları düşürdüler ve beni serbest bırakıyorlar.
And they're letting me go. They have dropped the charges.
Sırf idam koğuşunda köpekler gibi pişman olduğunu görmek için Ayyaşı serbest bırakacağım!
I will let Twizz walk just to see your sorry ass on death row!
Bu size Akdenize serbest erişim sağlar.
This will give you unfettered access to the Mediterranean.
Biz geceleyin hep köpekleri serbest bırakırdık.
We always unleashed the dogs at night in the north.
Bana masum siyah bir adamın serbest bırakıldığını mı söylüyorsun?
You mean to tell me an innocent black man got let off?
Onlar için.- Kazanırsam onları serbest bırakırsın.
You have to let them go. For them. If I win.
Siegel serbest kalacak.
Siegel's gonna walk.
Biz geceleyin hep kopekleri serbest birakirdik.
We always unleashed the dogs for the night.
Belçikalı sizi kandırıyordu siz de onu serbest bırakıyordunuz.
And you let him get away. Yes, that Belgian had tricked you.
Onlar için.- Kazanırsam onları serbest bırakırsın.
If I win, you have to let them go. For them.
Katili yakalasak bile sizin yüzünüzden serbest kalabilir.
Even if we did catch the killer, he could walk because of you.
Biz geceleyin hep kopekleri serbest birakirdik.
In the north. We always unleashed the dogs at night.
Onlar için.- Kazanırsam onları serbest bırakırsın.
You have to let them go. If I win, For them.
Şu sözde tetikçinin adını verirsen,… Roachı serbest bırakırım.
You give me the name of your supposed real shooter, I let Roach walk.
Results: 5516, Time: 0.0836

Top dictionary queries

Turkish - English