Examples of using Tutuk in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Evet, şu an biraz tutuk.
Feliks 6,45. Biraz tutuk ama.
Seni tutuk…- Oh, evet. BM Genel Sekreterini izlediğin için Sean Archer seni tutukladı sanıyordum.
Senin tutuk altına alındığın yer altı barının yanındaki köprünün altındaki yer işte.
Tutuk eller, onun ağzı ve göğüslerine dokunurken, yavaş çekimde filme alınmış yarış atlarının hızında hareket eder;
US Maschalls beni, tutukluyu acilen götürmemi sağlamak için gönderdi.
Ama şimdi kaçarsan tutuklanman için arama emri çıkartırlar.
İnanıyorum ki protokol tutukluyu kişisel olarak sorgulamam kosunda sizi bilgilendirmemi gerektiriyor.
Amcan tutuklandıktan sonra bile yine de arkadaşım olduğuna inanmıştım.
Tutuklandıktan hemen sonra ziyaretime geldi.
Ajan Hotchner tutuklandığında bir miktar aldığını öğrendiler.
Tutukluyu CTUya götürüyorum, sonrasında yokum.
Jon Barnes iki ay önce tutuklandığında yanında bulunan eroinle birebir uyuşuyor.
Kocası Chaulieu-sur-Loireda tutuklandıktan sonra bir daha evlendi mi?
Odisseas tutukluyu öldürdü ve mektubu alarak Palamedesin çadırına gitti.
Geçen sene Phillip tutuklandıktan sonra… Şef onu kabilden kovdu. Evet.
Geçen sene Phillip tutuklandıktan sonra… Şef onu kabilden kovdu. Evet.
Tutukluyu avukat ya da hâkim olmadan mı sorgulayacaksın?
Gordon tutuklandıktan 2 gün sonra kocan hücresinde ölü bulundu.
Dışarıda tutuklanmak istemiyor. Bana bir saniye ver, tamam mı, Juice?