YAŞAMASI in English translation

live
yaşamak
canlı
yaşa
yaşayan
yaşar
hayatta
life
hayat
yaşam
can
ömür
to survive
hayatta kalmak
yaşamak
kurtulmak
sağ
hayatta kalan
ayakta kalmak
sağ kalmak için
hayatta kalınacağını
yaşayabilmek için
alive
canlı
sağ
diri
hayatta
yaşıyor
survival
yaşam
kurtuluşu
sağ kalmak
hayatta kalma
kurtulma
bekası
having
var
sahip
hiç
daha
beri
zaten
yok
üzerinde
ilgili
zaman
to experience
deneyimlemek
yaşamak
tecrübe etmek
deneyimi
tatmak
living
yaşamak
canlı
yaşa
yaşayan
yaşar
hayatta
lives
hayat
yaşam
can
ömür
lived
yaşamak
canlı
yaşa
yaşayan
yaşar
hayatta

Examples of using Yaşaması in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
O bir adamın yaşaması gerektiği şekilde yaşadı..
He lived the way a man ought to live..
Onun yok. Onu yaşaması ya da ölmesi umrumda değil.
It doesn't matter to me whether she lives or dies. Don't listen to him.
Onun yaşaması veya ölmesi seni de beni de ilgilendirmiyor.
His life and death don't concern me or you.
Yaşaması lazım. Eğer yararlanmak istiyorsanız Evet.
Yes. If you want to benefit from it, He is needed alive.
Flash ölmeli. Milyarların yaşaması için.
In order for billions to survive, Flash must die.
Pakistanlı ailesinin Kuveytte yaşaması ve burada büyümesi sebebiyle'' el-Kuveyti'' adını kullanmaktaydı.
He adopted the last name Al-Kuwaiti because his Pakistani parents lived in Kuwait.
Birinin yaşaması, ölmesi benim umrumda mı sence?
Do I care if someone lives or dies?
Yaşaması en büyük kanıt.
Him being alive is evidence.
Ülkelerinin yaşaması için öldüler.
Dead for their country's life.
Jacke gerçekten yardımı olacak şey, anne babasının tekrar aynı evde yaşaması.
What would really help Jack is if his parents lived together under the same roof again.
Eğer yararlanmak istiyorsanız yaşaması lazım. Evet.
Yes. If you want to benefit from it, He is needed alive.
Kimsenin yaşaması ölmesi umrunda değil.
Doesn't care who lives or dies.
Yaşaması da, ölmesi de benim en büyük başarısızlığımdı.
His life and his death are my greatest failure.
Don Kişotun bu inanılmaz yaratıkla sonsuza dek mutlu yaşaması gayet normal olacaktır.
It's no surprise Quixote lived happily ever after with that adorable creature.
Onun yaşaması sana bağlı.
Her life depends on it.
Arkadaşın yaşaması demek benim ölmem demek.
If your friend lives…, that means I die.
Eğer yararlanmak istiyorsanız yaşaması lazım.
If you want to benefit from it, it is needed alive.
Bay Baylorın çete bölgesinde yaşaması davalının suçu değil.
It's not the defendant's fault that Mr. Baylor lived in gang territory.
Ne yaşaması?
What life?
Bulaşık makinesinin tezgahın altında yaşaması çok garip.
It's weird how the dishwasher just lives under the counter.
Results: 919, Time: 0.0521

Top dictionary queries

Turkish - English