BUT IN FACT in Turkish translation

[bʌt in fækt]
[bʌt in fækt]
fakat aslında
but actually
but in fact
but really
but , essentially
ama gerçekte
but really
but in reality
but in fact
but in truth
but actually
but for real

Examples of using But in fact in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
But in fact I was poisoned I thought it wouldn't hurt.
Zarar vermeyeceğini düşünmüştüm, ama gerçekte zehirlenmiştim.
But in fact you're aiding subversion,
Ama aslında karşı devrime yardım ediyorsun.
But in fact, we're in deep shit.
Aslına bakarsan, bokun dibindeyiz.
But in fact, people do die.
Ama gerçek şu ki, insanlar ölür.
You must see it. Yes, but in fact, she has another castle.
Evet ama aslında başka bir tane daha şatosu var. Görmeniz gerek.
But in fact, they are innocent Jewish refugees… forced out of Arab countries!
Ama aslinda bunlar Arap ulkelerinden kovulan masum Yahudi multeciler!
They look simple, but in fact they have a very complex structure.
Basit görünüyor ama aslında çok karmaşık bir yapıları var.
People do die. But in fact.
Ama gerçek şu ki, insanlar ölür.
Some would call them barbarians, but in fact they were men and women of spirit.
Fakat gerçekte onlar kadın ve erkek ruhlar. Bazıları onlara barbar dedi.
But in fact, Neptune is very dynamic.
Ancak aslında, Neptün çok canlıdır.
You may not think you're an anti-Semite, but in fact you are.
Sen kendinin Yahudi karşıtı olduğunu mu sanıyorsun? -Ama aslında öylesin. -Hayır değilim.
The calving face is the wall where the visible ice breaks off, but in fact, it goes down below sea level another couple thousand feet.
Buzuldan kopan parça, buzun kırıldığını görebildiğimiz bir duvar gibi ama aslında, bu parça, deniz seviyesinin binlerce metre altına iniyor.
But in fact, here in the northwest,
Ama aslında biz, burada kuzeybatıda,
It might look like chaos in there, but in fact inside that humble wooden box is one of the most sophisticated living things in the history of evolution.
Karmakarışık gibi görünebilir. fakat aslında bu naçizane tahta kutunun içinde evrim tarihindeki en gelişmiş canlılardan biri var.
He looks like he's resting peacefully, but in fact he's struggling to stay alive because he can't regulate his own body temperature.
Huzur içinde dinleniyormuş gibi gözüküyor ama aslında hayatta kalmak için çabalıyor çünkü kendi bedeninin ısısını dengeleyemiyor.
But in fact he have removed all his material from whole studies on Dante by english professor F. Efamen… published in Oxford at the end of 1933.
Fakat aslında elindeki tüm materyali İngiliz Dili Profesörü Fred Efamenin 1933 yılının sonlarında Oxfordda yayımladığı bir kitaptan almıştı.
She pretended to be the kleptomaniac, but in fact it was only to attract the attentions of Monsieur Colin McNabb that she embarked on this exercise.
Kleptomanmış gibi davrandı, ama gerçekte bu giriştiği çaba sadece Mösyö Colin McNabbin dikkatini çekmek içindi.
use words to shape and control reality, but in fact, reality changes words far more than words can ever change reality.
onu kontrol etmek için sözcükleri seçerler ve kullanırlar, ama aslında, gerçekler sözcükleri, sözcüklerin gerçeği değiştirdiğinden çok daha ciddi olarak değiştirirler.
But in fact, data drives a huge amount of what happens in our lives
Fakat aslında, veriler hayatımızda olan biten çok şeyi yönlendirir
Officially, your father's unit has 18 kills, but in fact, it was 19.
Resmi olarak babanın birliği 18 kişi öldürdü. Ama gerçekte bu sayı 19.
Results: 282, Time: 0.0557

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish