Examples of using Decoder in English and their translations into Turkish
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Remember that decoder we were looking at?
Şu birlikte baktığımız şifre çözücüyü hatırlıyor musun?They stole the decoder to decode the map to the treasure of the Templars.
Şifre çözücüyü, Templar hazinesinin haritasının What decoder?
Ne şifre çözücüsü?Yeah, I know the decoder.
Evet, şifre çözücüyü biliyorum.But I was wondering, what's this 12th-century decoder?
Ama 12. yüzyıl şifre çözücüsü nedir merak ediyorum?You have your own decoder book, right?
Okay, enough with the decoder talk.
He tasked us to steal the decoder from police custody.
Şifre çözücüyü polisin elinden çalmamızı istiyor.I am aware of the mission to retrieve the decoder, Mr. Dixon.
Şifre çözücünün geri alınması görevini biliyorum Bay Dixon.Mama, you got to get the decoder.
Şifre çözücüyü getirmelisin anne.Did you get the decoder?
Şifre çözücüyü aldın mı?Still searching for the decoder.
Hâlâ şifre çözücüyü arıyorum.Quite a coup, stealing the decoder from police custody.
Şifre çözücüyü polisten çalmak çok başarılı bir hamleydi.He insisted on delivering the decoder himself.
Şifre çözücüyü kendi vermek için ısrar etti.He knew the decoder was a fake.
Şifre çözücünün sahte olduğunu biliyordu.Decoder error.
Ağ hatası.I mean, if we had a DTMF decoder.
Bir DTMF kod çözücümüz olsaydı.Did you find the decoder?
Kod çözücüyü buldunuz mu?The minute he gets that decoder, Zeb yanks him out of there.
Şifre çözücüyü aldığı an Zeb onu oradan çekip çıkaracak.- Plan bu zaten.Leverage the decoder for the evidence tape.
Şifre çözücüyü, delil kasetine karşılık bir koz olarak kullanmak.
