DISSOLVES in Turkish translation

[di'zɒlvz]
[di'zɒlvz]
eritir
melt
to be melded
çözünür
çözülür
solved
is resolved
breaks
works out
it figures
will be dissolved
will resolve itself
erittiğini
melt
to break
dissolving
çözülüyor
are unraveling
are solved
dissolve
's resolved
's coming undone
is breaking
feshedecek
to terminate
rescind
to annul
eriyor
melt
to be melded
eritiyor
melt
to be melded
eridiği
melt
to be melded
çözünen
çözünüyor

Examples of using Dissolves in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
We have to get it out of his insides before the stomach acid totally dissolves it!
Mide asidi o çipi tamamen eritmeden onu çıkarmalıyız!
That is so organic your fork literally dissolves in your hand.
O kadar organik ki, yeterince hızlı yemezsen… çatalın kelimenin tam anlamıyla elinde eriyormuş.
Dissolves most biological material on contact.
Temas hâlinde biyolojik maddeleri eritirler.
Dissolves most biological material on contact.
Temas halinde biyolojik maddeleri eritirler.
So the membrane dissolves.
Ve zar erir.
Twelve hours and the capsule dissolves, killing me.
Saat, kapsül çözünür, ben ölürüm.
As the empire dissolves, even the cushion on the bone-white chaise Sags with defeat.
İmparatorluk çökerken, bembeyaz koltuğun üzerindeki yastık bile yenilgiyle ezilmiş.
Our product dissolves completely in ordinary gasoline, making it absolutely undetectable.
Ürünümüz normal benzinde tamamen çözülerek… kesinlikle tespit edilemez oluyor.
Direct your arousal, or all of this dissolves into dream.
Veya tüm bu rüyaya erir, senin uyarılma yönlendirin.
Did you know they had dissolves in Shakespeare?
Shakespearede geçişler var, biliyor muydun?
He just thinks that anything that dissolves in milk is funny.
Sütte çözülen her şeyin komik olduğunu sanıyor.
Making it absolutely undetectable. Our product dissolves completely in ordinary gasoline.
Ürünümüz normal benzinde tamamen çözülerek kesinlikle tespit edilemez oluyor.
That is raw paint that almost dissolves, almost refuses to be fingers on a hand.
Ham haldeki boya dağılmış, adeta eldeki parmakları oluşturmayı reddetmiş.
At some point, his concept of reality dissolves.
Bir noktada, gerçeklik kavramı kaybolur.
This is potassium cyanide-- it's a salt that dissolves in water.
Bu, potasyum siyanür. Suda eriyen bir tuz.
Nail-polish remover is mostly acetone, which dissolves ink.
Tırnak boyası sökücü genellikle aseton olup mürekkebi dağıtır.
our mating agreement dissolves.
eşleşme anlaşmamız da bitti.
Titus dissolves your marriage?
Titus evliliğini mi sonlandırıyor?
Like sandalwood dissolves in water.
Sanki sandal ağacı suyun içinde eriyor.
Eventually, the team dissolves.
Eninde sonunda, takım dağılır.
Results: 110, Time: 0.0763

Top dictionary queries

English - Turkish