Examples of using Exaggerates in English and their translations into Turkish
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Look, every startup exaggerates its size.
Bak, her başlangıç kendi büyüklüğünü abartır.As usual, my son grossly exaggerates the issue.
Her zamanki gibi oğlum, konuyu fazlasıyla abartıyor.The woman exaggerates.
Kadın abartıyor.Do I look like a man who exaggerates?
Abartan birine mi benziyorum?Do I look like a man who exaggerates?
Sence abartacak birine mi benziyorum?Do I look like a man who exaggerates?
Abartan bir adamama mı benziyorum?The news exaggerates a lot and makes it seem very dangerous.
A rabbi never exaggerates.
Bir haham asla abartmaz.That droid exaggerates.
Droid abartıları.Howard exaggerates.
Howard abartıyordu.My brother never exaggerates.
Ağabeyim hiç abartmaz.My brother never exaggerates.
Abim hiç abartmaz.Boys and girls are undeniably different biologically, but socialization exaggerates the differences and then it becomes a self-fulfilling process.
Kızlar ve erkekler biyolojik olarak inkâr edilemeyecek şekilde farklılar ama sosyalleşme süreci bu farklılıkları abartıyor ve bir kendini tamamlama sürecine dönüşüyor.Soldiers exaggerate,'Tis the fault of Voltaire;
Askerler abartıyor, Kabahat Voltairede;I think that Tom was exaggerating.
Tomun abartıyor olduğunu düşünüyorum.People exaggerate.
İnsanlar abartır.Tom is exaggerating, isn't he?
Tom abartıyor, değil mi?People always exaggerate.
İnsanlar her zaman abartır.I thought people were exaggerating.
İnsanların abartıyor olduklarını sanmıştım.Always exaggerate slightly.
Her zaman biraz abartır.
