SHARP EDGES in Turkish translation

[ʃɑːp 'edʒiz]
[ʃɑːp 'edʒiz]
keskin kenarları
sharp corners
keskin uç
keskin köşeleri
keskin kenarlar
sharp corners
keskin kenarlara
sharp corners
keskin köşeler
sivri köşeler
sivri köşesi

Examples of using Sharp edges in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
So that any work piece with sharp edges will sit flush to the jaw's back face.
Böylece keskin kenarları ile herhangi bir iş parçası floş için çenenın arka yüzünde oturur.
In the 1990s her works with iron masses shaped in such a way that sharp edges would form by cutting and folding different polygonal forms were approaching a more minimalist style.
Larda demir kütleleri keskin köşeler oluşacak şekilde kesip katlayarak değişik çokgen görünümlü eserler vererek minimalist örneklere yaklaştı.
Any work piece with sharp edges will now locate correctly against the jaw's back face.
Keskin kenarları ile herhangi bir iş parçası şimdi doğru çenenın arka yüzüne karşı bulur.
I noticed the doll's earrings, figured their sharp edges could have caught a chunk of the killer.
Bebeğin küpelerinin keskin kenarları olduğunu fark ettim, belki katilden bir kalıntı bulurum dedim.
It's got a lot of sharp edges, plus a fish scaler, toothpick, corkscrew?
Bu nasıl? bir balık pulu temizleyicisi, kürdanı ve tirbuşonu var Bir sürü sivri köşesi.
It's got a lot of sharp edges.
tirbuşonu var Bir sürü sivri köşesi.
Inch by nerve-racking inch, using only their fingertips to grasp razor sharp edges.
Jilet gibi keskin kenarlara… sadece parmak uçlarıyla tutunarak… her bir santimde yüreklerimizi ağzımıza getiriyorlar.
Using only their fingertips to grasp razor sharp edges. Inch by nerve-racking inch.
Jilet gibi keskin kenarlara… sadece parmak uçlarıyla tutunarak… her bir santimde yüreklerimizi ağzımıza getiriyorlar.
Hominids started doing this 2.6 million years ago, breaking cryptocrystalline silicates to make sharp edges, and people use them for millions, literally 2.6 million years.
Hominidler kripto kristalin silikatları keskin uçlar yapmak için kırmaya 2.6 milyon yıl önce başladılar ve insanlar bunları milyonlarca yıl, abartısız olarak 2.6 milyon yıl boyunca kullandılar.
It was exhilarating. And though it was hard to take the sharp edges of free talk and thought.
İfade ve düşünce özgürlüğünün keskinliğini kaldırmak zor olsa da, mutluluk verdi.
And though it was hard to take the sharp edges of free talk
İfade ve düşünce özgürlüğünün keskinliğini kaldırmak zor olsa
A big yard, one story, no pool or sharp edges of any kind.
Büyük bahçeli, tek katlı, havuzu ya da sivri kenarlı şeyleri olmayan bir ev.
This is a great concern to NASA… because when they designed the space station… they are very careful to eliminate all sharp edges… because you don't want something snagging… the astronauts' spacesuits…
Ve bu konu NASA için çok önemli. Uzay istasyonunu tasarlarken keskin kenarları tamamen ortadan kaldırdılar. Çünkü bir astronotu uzay giysisine bir şeyin takılmasını,
you know, 10,000 pounds… and those sharp edges is gonna just floss'em all off the wall.
sen 10.000 pound biliyorum… ve bu keskin kenarlar duvardan hepsini ipi sadece yapacağız olduğunu.
Frustration has a sharper edge.
Hüsranın daha keskin uçları var.
Yeah, and then used this sharp edge to stab her in the throat.
Evet, sonra da keskin ucunu kullanarak onu boğazına sapladı.
And somebody left… a little calling card on this sharp edge.
Biri sol… Bu keskin kenarında biraz arama kartı.
A sharp edge, to cut the gold buttons off the Spanish captain's doublet.
Keskin bir kenarı, altın düğmeleri kesmek İspanyol kaptan eşinin kapalı.
A sharp edge to cut the gold buttons.
Keskin bir kenarı, altın düğmeleri kesmek İspanyol kaptan eşinin kapalı.
Off the Spanish captain's epaulet! A sharp edge to cut the gold buttons.
Keskin bir kenarı, altın düğmeleri kesmek İspanyol kaptan eşinin kapalı.
Results: 44, Time: 0.0444

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish