ÖMRÜN in English translation

to live
yaşamak
yaşayacak
ömrü
yaşar
yasamak
oturmak
hayatta
life
hayat
yaşam
can
ömür
rest
diğer
istirahat
huzur
dinlen
geri kalanını
geri kalanı
dinlenin
sonuna
lifetime
bir ömür
hayatta
ömür boyu
yaşam boyu
yaşam süresi
bir yaşam
bir lifetime
your lifespan
ömrün
senin ömrünü
ömür süren

Examples of using Ömrün in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Demek istediğim insan olarak ömrün.
My point is, your life as a human.
Sadece bir hafta ömrün kaldı.
You only have a week to live.
Sadece bir haftalık ömrün var.
You only have a week to live.
Sen ise bütün ömrün boyunca oynadın.
You have been playing it your whole life.
O zehirli kalıntılar ciğerlerini patlatmadan önce ne kadar ömrün var?
How long you got to live before that toxic brew spreads cancer through your gut?
Robert, 0 günlük ömrün kaldı.
Robert, you have 0 days to live.
Marc, 83 günlük ömrün kaldı.
Marc, you have 83 days to live.
Andrée, 2 dakikalık ömrün kaldı.
Andrée, you have 2 minutes to live.
Yatağına üç kere tıklatınca üç günlük ömrün kaldı demektir.
Knocks on the bed means you have 3 days to live.
Sekiz ömrün anıları.
Eight lifetimes of memories.
Filin hayatta kalması, pek çok ömrün tecrübelerinden faydalanmasına bağlıdır.
Elephant survival depends on profiting from the experience of many lifetimes.
Ve bunu söylemek için yeterince ömrün kaldı.
So much to say… And a lifetime left to say it.
Ve bunu söylemek için yeterince ömrün kaldı.
So much to say…- And a lifetime left to tell.
Tek bir sistemde ustalaşmak ömrün yarısını alabilir.
It may take half a lifetime to master one system.
Ömrün uzun olsun İbn Rüşd!
Long live Averroes!
Ömrün uzun olacak.
Your life will be long.
Ömrün boyunca şimdi yaşadığın gibi mi yaşamak istiyorsun?
Do you want to live the life you live right now for a lifetime?
Ömrün uzun olsun.
May you live long.
Ömrün hep New Yorkta mı geçti?
So you pretty much always lived in New York?
Ömrün anlam aramakla geçti.
Your life has been spent in search of meaning.
Results: 112, Time: 0.0369

Top dictionary queries

Turkish - English