BAŞINI in English translation

head
kafa
kafadan
doğru
başını
başkanı
kellesini
şefi
aklına
lideri
müdürü
the beginning
başlangıcı
başından
başla
baştan
start
başlayın
başlamak
başlangıç
başlar
beginning
başlayın
başlayacak
başlangıç
başlasın
başlar
trouble
dert
sıkıntı
problem
sorun
bela
sorunlar
zahmetten
başın derde
zorlanıyorum
rahatsız
chin
çene
başını
led
kurşun
baş
ipucu
öncü
başrol
sebebiyet
bir ipucumuz
bir ipucunu
kılavuz
liderlik
heads
kafa
kafadan
doğru
başını
başkanı
kellesini
şefi
aklına
lideri
müdürü
starts
başlayın
başlamak
başlangıç
başlar

Examples of using Başını in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Ryder, başını kaldır. Ryder.
Ryder, chin up.- Ryder.
Bu mu başını ağrıtan şey?
This is what's giving you trouble?
Başını dinlenmek ister misin? Kovuldun?
Fired. Do you want to hear how it starts?
Başını kaçırmaktan nefret ediyorum. Bir dakika.
One minute. I hate missing the beginning.
Sonunda burada olduğum sürece başını kaçırmak beni rahatsız etmez.
I don't mind missing the start as long as I'm here at the end.
Colin başını biraz eğ.
Colin, chin down a little bit.
Korkarım senin de başını ağrıtmıştır.
I'm afraid he gave you trouble.
Birazını kaçırsan da başını biliyorsun.
If you miss some, you know how it starts.
Başını zaten biliyorsunuz.
Ye already ken the beginning.
Başını kaçırmak benim için önemli değil. Sonuna yetiştiğim sürece.
I will miss the start as long as I'm here at the end.
Artık Edward French başını ağrıtamayacak.
Your Edward French won't give you any more trouble.
Veya bütün McAllistairların başını kesebilirim.
Or I could just cut off all the McAllistairs' heads.
Dağa tırman.- Başını kaldır.
Charge the mountain!- Chin up.
Hikâyenin başını bilmek tüm sorularımızı cevaplar sandın.
Answers all of our questions! like somehow knowing the beginning of the story at the end.
Eyalet yönetiminde yerel düzeyde tam dört yıl onların başını ağrıttım.
In county office, I gave them trouble on a local level for four straight years.
Dümdüz bak. Başını kaldır.
Look in front. Lift the chin.
Hayır. Ama bak, kurbanlarının başını kesebilirdi.
No. But look, he could be cutting his victims' heads off.
Başını kaçırmak benim için önemli değil. Sonuna yetiştiğim sürece.
I don't mind missing the start as long as I'm here at the end.
Film 3 dakika içinde başlayacak, başını kaçırmak istemiyorum.
The film will begin in 3 minutes! I don't want to miss the beginning.
Görünüşe göre, senin de başını çok ağrıtmış.
It seems he really gave you a lot of trouble.
Results: 3356, Time: 0.0333

Top dictionary queries

Turkish - English