HALE in English translation

hale
halein
halee
haleyi
haleden
halele
hale mi
dolores hale mi
make
yapar
yapan
daha
yapıyor
yapalım
yapar mı
kıl
yap
yapın
açın
become
olmak
olur
dönüşür
haline
olurlar
dönüş
so
yani
peki
öyle
yüzden
kadar
böylece
demek
o yüzden
ki
de
then
sonra
o zaman
ardından
peki
böylece
derken
öyleyse
o halde
halde
zamanlar
when
zaman
ne
hani
iken
sırasında
derken
en
sırada
gelince
yaşındayken
halo
haleyi
hale
bir hale
halkası
state
eyalet
devlet
hal
durum
ülke
hükümet
savcılık
way
böyle
mümkün
öyle
yolu
taraftan
şekilde
bir yol
imkanı
yöne
şekli
well
iyi
şey
peki
evet
eh
aslında
öyle
güzel
eee
o zaman

Examples of using Hale in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Formülümü geliştiremeyeceğinize veya kalıcı hale getiremeyeceğinize göre hayır.
Or make it permanent, then, no, you can't.
Sonra Hale e-posta gönderip.
And then, I e-mailed Hal.
Hale bir yük.
The Halo is a burden.
Şu hale bak.
Well, look at this.
kendini tanı ve bu hale riayet et.
know yourself and abide in that state.
Yerinde duramayacak hale geldiğinde baban Merle Travisi çağırırdı.
When he got really frisky, your daddy would call out for Merle Travis.
Nasıl bu hale geldin bilmiyorum.
I don't know how you got that way.
Caitlin, Jayin dikkatini dağıtacak. Sen ve Harry etkisiz hale getireceksiniz.
Caitlin will distract Jay so that you and Harry can hit him with the boot.
Formülümü geliştiremeyeceğinize veya kalıcı hale getiremeyeceğinize göre hayır.
Or make it permanent, then, no, you can't. Unless you can improve on my formula.
Bunlar Hale nasıl yardım edecek?
How does any of this help Hal?
Hale onu seçti.
The Halo chose her.
Esas itibariyle geçmişi, şimdiyi ve geleceği aynı anda görebilir hale geliyorsunuz.
Well, that you could in essence see past, present, and future simultaneously.
Nasıl oldu da bu hale geldiniz?
How did you come to be in such a state?
Çocuğun bu hale nasıl geldiğini bilmek istemiyorlar.
They don't wanna know how he got that way.
Hücreleri yararsız hale getirebilir. Sıcaklığı titizlikle kontrol etmezsem.
If I don't control the temperature meticulously, it could render the cells useless.
Frekansı beni etkisiz hale getirdiğinde sen aktif hale getirdin.
And you activated the frequency when you disarmed me.
Her şey nasıl böyle berbat hale gelebilir?
How can everything be so messed up?
Ve o ezikler başkalarını ezik hale getirsin diye mi?
And then those lame-os can be lame to some other posers?
Aslında ben Hale beraber takılma sözü vermiştim.
Well, actually, I promised Hal we would hang out together this afternoon.
Hale, Avayı seçti.
The Halo chose Ava.
Results: 1930, Time: 0.0852

Top dictionary queries

Turkish - English