IMAN in English translation

believe
inanıyorum
inanan
inanmak
inan
iman
inanır
inanıyor musun
faith
inanç
niyet
iman
imanını
inanca
güven
bir inanç
belief
inanç
inanmak
iman
imanını
bir inanç
inanca
düşüncem
bir inanış
iman
i̇man
faithful
sadık
mümin
inananlar
güvenilir
sadakat
inançlı
vefakar
vefalı
inanmış
iman
believed
inanıyorum
inanan
inanmak
inan
iman
inanır
inanıyor musun
believes
inanıyorum
inanan
inanmak
inan
iman
inanır
inanıyor musun
believing
inanıyorum
inanan
inanmak
inan
iman
inanır
inanıyor musun

Examples of using Iman in Turkish and their translations into English

{-}
  • Ecclesiastic category close
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Ahirete iman etmeyenler, melekleri dişi isimlerle isimlendiriyorlar.
Those who do not believe in the life to come call the angels by female names.
Artık iman ve amaç uğruna yaşıyorum.
Now I live a life of faith and purpose.
Ahirete iman etmeyenler, melekleri dişi isimlerle isimlendiriyorlar.
Those who do not believe in the Hereafter give angels the names of females.
İşte bugün, iman sahipleri, küfre batmışlara gülüyorlar.
This day it is those who believe who have the laugh of disbelievers.
Gerçek şu ki, ahirete iman etmeyenler, melekleri dişi isimlerle isimlendiriyorlar.
Indeed those who do not believe in the Hereafter give female names to the angels.
Bu onların sadece iman ve teslimiyetlerini artırdı.
And it increased them only in faith and acceptance.
Allaha iman ettik. Şahit ol ki, biz muhakkak müslümanlarız.
We have believed in Allah and testify that we are Muslims submitting to Him.
Allah, iman etmeyenler üzerine pisliği işte böyle atıverir.
Thus, God places wickedness on those who do not accept the faith.
Onların, iman edenlerine ödüllerini verdik.
To the believers among them, We gave their reward
Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın!
You will perhaps kill yourself with anguish because they are not accepting the faith.
Ahirete iman etmeyenler için kötü sıfatlar var.
Those who do not believe in the life to come are evil examples.
Allah iman edenlerin yardımcısıdır, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.
God is the Guardian of the believers and it is He who takes them out of darkness into light.
Babanın iman sahibi biri olduğuna hiç kuşkum yok.
I have no doubt that your father was a believer.
Sen iman habercisi olacaksın Marys Immaculate Heartda.
You are going to be the messenger of faith in Mary's Immaculate Heart.
Onlar iman etmiyor diye üzüntüden nerdeyse kendini yiyip tüketeceksin. 35,8; 18,6.
It may be that you will destroy yourself with grief because they will not believe.
Bu kadar çok iman etmen için ne söyledi sana?
What would he say to make you such a believer?
Bu azap meydana geldikten sonra mı iman edeceksiniz, yoksa şimdi mi?
And when it comes to pass, will you believe in it?
Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir.
Thus Allah puts the wrath on those who believe not.
Çünkü, o, büyük olan Allaha iman etmiyordu.
Verily, He used not to believe in Allah, the Most Great.
Şu halde onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar?
What is the matter with them, that they believe not?
Results: 2619, Time: 0.0329

Top dictionary queries

Turkish - English