KALMAZSA in English translation

left
terk
ayrılmak
birak
bırak
git
gidin
çık
kalsın
terket
ayrılın
anymore
artık
artik
fazla
daha
kalmadı
there's
orada
olsun
vardır
yanında
burada
bir
var diye
i̇şte
mevcuttur
içinde
stays
kalın
kalıp
kal
dur
durun
çekil
çekilin
ayrılma
kalalım
kalayım

Examples of using Kalmazsa in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
nasıl desem, hayati kalmazsa.
If my vitals don't remain, well, vital.
barda kesinlikle kimse kalmazsa ve ben çok fena sarhoş olursam
there is absolutely no one left in this bar and I am fall-down drunk
sizde kalayım. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden meyve veremez.
I in you. As the branch can't bear fruit by itself, unless it remains in the vine, so neither can you,
Belediye Başkanı Markoviç Palma,'' Çift beş yıl birlikte kalmazsa, veya bu süre içinde çocuk yapmazsa, parayı faiziyle birlikte geri ödemek zorunda kalacak.'' şeklinde açıklıyor.
If the couple do not stay together for five years, or have no child in this period, they will have to repay the money, with interest," explains mayor Dragan Markovic Palma.
sizde kalayım. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden meyve veremez.
I in you. As the branch cannot bear fruit of itself, except it abide in the vine; no more can ye,
On saniyen kaldı.- Anne!
Ten seconds to go.- Ma!
Çocuk kalsın. Yalnız konuşmamız daha iyi olur.
It's better if we talk alone. Leave the boy.
Profesör Corman burada kalsın, onunla konuşmak istiyorum.
Leave Professor Corman here, I want to speak with him.
Şimdi paylaşacak bir şey kalmadı… çünkü babamız öldü.
Now there's nothing to share because Dad is dead.
Sağ elinizi kaldırın, lütfen.- Adım bu.
Raise your right hand, please.-That's my name.
Orada kalsın. Projektör ve film çatı katında kalsın..
Projector and film stay in the loft. Leave it there.
Tuvalet kağıdı kalmadı! Organlar ağırdır!
Organs are heavy! There's no more toilet paper!
Lütfen kolunuzu kaldırın Bay Wilson. Teşekkür ederim.
Hold your arm up, please, Mr. Wilson. Thank you.
Sadece 30,000 kaldı. Çok yaklaştık.
Only 30,000 to go. We're so close.
Kımıldamayın! Ellerinizi kaldırın yoksa ateş ederiz!
Hands up, or we will shoot.- Don't move!
Ellerinizi kaldırın yoksa ateş ederiz!- Kımıldamayın!
Hands up, or we will shoot! Don't move!
Ellerinizi kaldırın yoksa ateş edilecek.- Kıpırdamayın.
Hands up, or we will shoot! Don't move.
Kımıldamayın! Ellerinizi kaldırın yoksa ateş ederiz!
Don't move. Hands up, or we will shoot!
Ellerinizi kaldırın yoksa ateş ederiz!- Kımıldamayın!
Don't move. Hands up, or we will shoot!
Küçük tavşan yanımızda kalsın, karanlıktan korkuyorum.
Leave my little bunny next to us, I'm scared of the dark.
Results: 41, Time: 0.0422

Top dictionary queries

Turkish - English