PARÇALANMAYA in English translation

to disintegrate
parçalanmaya
dağılmaya
parçalamak için
to crumble
çökmeye
parçalanmak
ufalanmaya
torn
gözyaşı
yırtık
yaş
yarık
paramparça
gözyaşartıcı
göz yaşartıcı
göz yaşı
yırt
parçala
the dismemberment
parçalanması

Examples of using Parçalanmaya in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Yugoslavya parçalanmaya başladı, devam eden savaşlar vardı,
Yugoslavia starts disintegrating with many wars going on, many casualties,
Bu teori, sadece hadronlar ve leptonların zayıf parçalanmaya maruz kaldığının bilindiği dönem
This theory was developed during the early study of weak decays of nuclei when only the hadrons
Telodiyajenez sürecinde organik cisim parçalanmaya uğrar ve kuru gaz üretilir,
During telodiagenesis, organic matter undergoes cracking and dry gas is produced;
dereceyi aşan sıcaklıklarda proteinler üç boyutlu şekillerini kaybetmeye ve parçalanmaya başlar.
proteins begin losing their three-dimensional shape and start breaking down.
Émile Durkheim için sosyolojinin amacı yapısalcılığın içinde, toplumsal grupların kaynaşmasını anlamak ve toplumsal parçalanmaya'' panzehir'' geliştirmekti.
Émile Durkheim, the aim of sociology was in structuralism, understanding the cohesion of social groups, and developing an"antidote" to social disintegration.
moralini kaybetti ve parçalanmaya başladı.
and started breaking up.
DNA derhal parçalanmaya başlar.
immediately start breaking down.
Yüksek irtifada olduğun sürece, daha eğilimlidir. tüm vücudunuza içeriden parçalanmaya.
Disintegrating from inside. The longer that you're up at high altitude, the more prone you are to your whole body.
Labdaki kristallere bazı testler yaptım kristalin içindeki enerji herneyse… parçalanmaya başlamış.
I ran some tests on the crystals in the lab whatever the energy inside the crystal is… it's starting to decay.
Sırbistanın GSYİHsını eski Yugoslavyanın parçalanmaya başladığı 1989 yılındaki değerinin yaklaşık yüzde 70ine indirmeyi başarmıştı.
he had managed to shrink Serbia's GDP to about 70 per cent of what it was in 1989, the year the former Yugoslavia began to disintegrate.
İngiliz Antarktika Araştırmaları başkanı Chris Rapley, Batı Antarktika buz tabakasının parçalanmaya başladığına dair uyarılar olduğundan bahsetmiştir.
the head of the British Antarctic Survey, Chris Rapley, warned that this huge West Antarctic Ice Sheet may be starting to disintegrate.
ONeill… o… bu kristallerdeki enerji gibi parçalanmaya başlarsa ki o bunlardan daha güçlü çevredeki herkes öldürücü dozda radyasyon alabilir.
if O'Neill… it… starts breaking down like the energy in the crystals and it's more powerful than what we have here then anyone nearby could get a lethal dose of radiation.
Emlak işlerinin 40lı yıllarda çökmesinden sonra tabela parçalanmaya yüz tutmuştu. Ticaret Odası işi ele alıp son dört harfi atıp yerine sadece Hollywood yazısını bıraktı.
That development went bust in the'40s and the sign was falling to pieces until it was taken up by the Chamber of Commerce, who dropped the last four letters to leave just the word.
tehlikeli değil, ama eğer… ONeill… o… bu kristallerdeki enerji gibi parçalanmaya başlarsa… ki o bunlardan daha güçlü… çevredeki herkes öldürücü dozda radyasyon alabilir?
the amounts are not dangerous, but if… O'Neill… it… starts breaking down like the energy in the crystals… and it's more powerful than what we have here… then anyone nearby could get a lethal dose of radiation.- Nuclear radiation?
Her şeyin yedek parçası var.- Öleceğiz.
There's replacement parts for everything. We're gonna die.
Her şeyin yedek parçası var.- Öleceğiz.
There's replacement parts for everything. We're going to die.
Sadece Kokunun yedek parçası olmak için yaratılıp hayatta tutulmuşum.
I was created and kept alive just to be spare parts for Koku.
Bu motor parçası paketlerini açmaya benzemez, Matthews. Anladım.
I get it. This ain't unpackin engine parts, Matthews.
Çin Tiyatrosunda 5 kilometrelik bir çapta hiç bomba parçası bulunamamış mı?
No bomb parts found in a 3-mile radius of the Chinese theatre?
Parayı gösterme! Oraya git, parçayı öde.
Don't show anybody the money! You go there, pay for the part.
Results: 46, Time: 0.042

Top dictionary queries

Turkish - English