Examples of using Parçalanmaya in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Yugoslavya parçalanmaya başladı, devam eden savaşlar vardı,
Bu teori, sadece hadronlar ve leptonların zayıf parçalanmaya maruz kaldığının bilindiği dönem
Telodiyajenez sürecinde organik cisim parçalanmaya uğrar ve kuru gaz üretilir,
dereceyi aşan sıcaklıklarda proteinler üç boyutlu şekillerini kaybetmeye ve parçalanmaya başlar.
Émile Durkheim için sosyolojinin amacı yapısalcılığın içinde, toplumsal grupların kaynaşmasını anlamak ve toplumsal parçalanmaya'' panzehir'' geliştirmekti.
moralini kaybetti ve parçalanmaya başladı.
DNA derhal parçalanmaya başlar.
Yüksek irtifada olduğun sürece, daha eğilimlidir. tüm vücudunuza içeriden parçalanmaya.
Labdaki kristallere bazı testler yaptım kristalin içindeki enerji herneyse… parçalanmaya başlamış.
Sırbistanın GSYİHsını eski Yugoslavyanın parçalanmaya başladığı 1989 yılındaki değerinin yaklaşık yüzde 70ine indirmeyi başarmıştı.
İngiliz Antarktika Araştırmaları başkanı Chris Rapley, Batı Antarktika buz tabakasının parçalanmaya başladığına dair uyarılar olduğundan bahsetmiştir.
ONeill… o… bu kristallerdeki enerji gibi parçalanmaya başlarsa ki o bunlardan daha güçlü çevredeki herkes öldürücü dozda radyasyon alabilir.
Emlak işlerinin 40lı yıllarda çökmesinden sonra tabela parçalanmaya yüz tutmuştu. Ticaret Odası işi ele alıp son dört harfi atıp yerine sadece Hollywood yazısını bıraktı.
tehlikeli değil, ama eğer… ONeill… o… bu kristallerdeki enerji gibi parçalanmaya başlarsa… ki o bunlardan daha güçlü… çevredeki herkes öldürücü dozda radyasyon alabilir?
Her şeyin yedek parçası var.- Öleceğiz.
Her şeyin yedek parçası var.- Öleceğiz.
Sadece Kokunun yedek parçası olmak için yaratılıp hayatta tutulmuşum.
Bu motor parçası paketlerini açmaya benzemez, Matthews. Anladım.
Çin Tiyatrosunda 5 kilometrelik bir çapta hiç bomba parçası bulunamamış mı?
Parayı gösterme! Oraya git, parçayı öde.