UZAK BIR DIYARDA in English translation

in a distant land
uzak bir diyarda
uzak bir ülkede
in a faraway land
uzak bir ülkede
uzak bir diyarda

Examples of using Uzak bir diyarda in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Uzak bir diyardan getirdiğim bir mantar.
A piece of mushroom from a far-off land.
Söyle bize, çocuğum uzak bir diyardan gelen yolcular hakkında ne düşünüyorsun?
Tell us, my child, your opinion of the travellers from a distant land?
Uzak bir diyar için uçakla ayrılmış. Toksini ürettiğini düşündüğümüz.
The one we had as likely supplying the toxin… He boarded a flight for a far off land.
Orada yaşadım bir süre, sonradan ve uzak, çok uzak bir diyara gittim, En yüksek taşa koydum ellerimi sevgili ve dost olan yabancılarla.
I placed my hands upon the tallest stone who became lovers and friends. where I lived for a time among strangers and traveled to a far, distant land.
Uzak bir diyara sürülmüş… Ona bu olmayacak, değil mi? Çok eskiden görev başında uyuklayan bir tarihçi?
A historian who had dozed off while on duty was exiled to a faraway land… That won't happen to him, right?
Lanet başlamadan önce prenses çocuğunu doğurmadan önce o ve prens gardıroba girip prensesin çocuğunu doğurabileceği büyünün olmadığı çok uzak bir diyara gidebilirler.
Before the curse strikes, before Snow gives birth to her child, she and the Prince will enter the wardrobe and travel to a distant land, a land without magic, where Snow will give birth to her child.
Bir zamanlar çok uzak bir diyarda.
Once upon a time, in a land far, far away.
Uzak bir diyarda yaşayan bir çocuk varmış.
In a distant land, there was a boy.
Uzun zaman önce uzak bir diyarda.
Subtitles Shared By Kapil Tapsi Long ago, in a distant land.
Bir zamanlar çok uzak bir diyarda… Hayır, öyle değil.
Once upon a time, in a land far, far away… No, not like that.
Ama yıllardır aradığımız ev uzak bir diyarda değil, içimizde!
But the home we seek resides not in some distant land.
Ama şu anda çok uzak bir diyarda ve birden uyandı.
But now he's, he's come somewhere very far away and suddenly he's awake.
Bir zamanlar, uzak bir diyarda annesi ve babasıyla bir kız yaşıyormuş.
There was once, in a distant land Vivia with a girl his mother and father.
Orada. uzak bir diyarda, Mewadın gurur sensin
Out there, in the distant land, you're the pride of entire Ivlewad
Çok uzak bir diyarda yaşıyorum. Büyük, sihirli bir gökkuşağı beni buraya getirdi.
I live in a faraway land, and I was transported here by a giant magical rainbow.
Uzun zaman önce, çok uzak bir diyarda diye başlayan birçok hikaye duymuşsunuzdur.
You have probably heard many stories that begin:"A long, long time ago, in a land far away.
Bir varmış bir yokmuş, çok uzak bir diyarda bir dev yaşarmış. Tamam.
Okay. Once upon a time there was, in a land far, far, away, a giant.
Bunu bilmiyor olabilirsin ama buradan çok uzak bir diyarda… devasa, korkunç ve kapkaranlık bir dağ var.
You may not know this but in a land far away from here there is big evil dark mountain.
Uzun zaman önce uzak bir diyarda Ben, Aku, karanlığın biçim değiştiren
Subtitles Shared By Kapil Tapsi Long ago in a distant land… I, Aku,
Uzun zaman önce uzak bir diyarda Ben, Aku, karanlığın biçim değiştiren
Subtitles Shared By Kapil Tapsi Long ago in a distant land… I, Aku,
Results: 166, Time: 0.0282

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English