YAPMALI in English translation

do
yap
yapar
yapın
öyle
işi
should
gerek
de
lazım
gerekiyor
gerekirdi
daha
bence
olmalı
iyi
olur
make
yapar
yapan
daha
yapıyor
yapalım
yapar mı
kıl
yap
yapın
açın
has
var
sahip
hiç
daha
beri
zaten
yok
üzerinde
ilgili
zaman
do we do
yapacağız
yapıyoruz
yapalım
yaparız
yapacağız o
gotta
gerek
lazım
gerekiyor
olmalı
zorunda
yapmamız gereken
must
olmalı
gerek
gerekiyor
lazım
mutlaka
kesin
şart
muhakkak
zorunda
herhalde
does
yap
yapar
yapın
öyle
işi
doing
yap
yapar
yapın
öyle
işi
done
yap
yapar
yapın
öyle
işi

Examples of using Yapmalı in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Güzel oyun. Biri gidip ticaret yapmalı artık.
Nice game. Now someone must go and make trade.
Bundan sonra ne yapmalı?
And what do we do next?
Birileri yapmalı.
Someone must.
Hiç şüphesiz, adanmışlığı en yüksek olanımız ise daha fazlasını yapmalı.
And of course, the most committed of us do more.
Birileri yapmalı. Cehennemde görüşürüz.
Somebody has to. See you in hell.
Her doktor yapmalı.
Every doctor should.
Nefes almıyor. Biri ona suni teneffüs yapmalı.
Someone's gotta give her She's not breathing.
Güzel oyun. Biri gidip ticaret yapmalı artık.
Now someone must go and make trade. Nice game.
Ne yapmak gerek? Ne yapmalı?
What do we do? What do we do?
Köpekler de kahvaltısını yapmalı. O senden hoşlanıyor mu?
Does she? Dogs have to have breakfast, too?
Ve bu çağrı iyi yapmalı?
You call this doing good?
Kişi kendi seçimini yapmalı.
Choices must be one's own.
O zaman bunu başkası yapmalı.
You should let somebody else do this, then.
Birileri yapmalı. Cehennemde görüşürüz.
See you in hell. Somebody has to.
Sanırım Frankie yapmalı.
I think Frankie should.
Biri ona suni teneffüs yapmalı. Nefes almıyor.
She's not breathing. Someone's gotta give her.
Herkes ayağa kalkıp… bu Detroitli grup için biraz gürültü yapmalı.
Stand up on your feet and make some noise for Detroit's own.
Bir şey yapmalı. Çok ciddiyim.
Something's got to be done. I mean it.
Köpekler de kahvaltısını yapmalı. O senden hoşlanıyor mu?
Dogs have to have breakfast, too. Does she?
Ve bu çağrı iyi yapmalı?
That's what you call doing good?
Results: 1157, Time: 0.0479

Top dictionary queries

Turkish - English