BEGREIFT - Turkce'ya çeviri

• anladı
• farkında
• anlar
• anlayın
• anlayacak
• anlıyor
• farkındadır
• akıl

Begreift Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

Wenn er Geoffrey sieht und begreift, was los ist, wird er Todesangst haben.
Geoffreyi görüp neler olduğunu anladığında, hayatı için korkacak.

Aber wenn du den Ball nicht wirfst, begreift dich niemand. Nein, es kann vielleicht wehtun.
Ama topu atmazsan kimse seni anlamaz. Hayır, acı verici olabilirdi.

Ich finde es wichtig, dass alle Menschen etwas mit sich herumtragen. dass jeder begreift.
Çok önemli. insanların anlaması Bence herkesin bir bagajının olduğunu.

Dass viele der Schotts nicht wasserdicht sind. Wir vereisen das Ding besser, bevor es begreift.
Gemi bölmelerinin çoğunun su sızdırmaz olmadığını anlamadan… önce o şeyi dondursak iyi olur.

Ich hoffe allerdings, dass ihr alle begreift, dass ich nicht einfach auf euer Wort vertrauen kann.
Ancak umarım hepiniz anlarsınız ki sizin lafınıza güvenmekle kalamam.

Begreift ihr allmählich den Prozess?
Süreci anlamaya başlıyor musunuz?

Es wird Zeit, das Europa das begreift.
Avrupanın bunu anlamasının vakti geldi.

Begreift das endlich.
Şunu anlamadın gitti.

In diesem Wachstum begreift man nicht, was mit einem geschieht.
Büyüme sırasında, sana ne olacağını fark edemezsin.

Und begreift, dass man weiterleben kann.
Sonra da hayatına devam edebileceğini anlıyorsun.

Da es euer erstes Mal ist. Ich will, dass ihr die Grundregeln der Jagd begreift.
Bu ilk seferiniz olduğu için, avlanmanın bazı temel kurallarını anlamanızı istiyorum.

Wirklich spannend. Frau, begreift, dass dieses Treffen unsichtbar ist.
Bütün bu entirikalar, gizlilik… Çok heyecan verici. Şunu anla kadın… bu görüşme çok gizli.

Mit anderen worten, das tonal stellt die regeln auf, nach denen es die welt begreift.
Başka bi deyişle, tonal, dünyayı anlaması için gereken kuralları koyar.

Von Wertschöpfungsketten begreift.
Veri-Değer zincirini anlamak.

Bedrohung begreift, liegt falsch.
Tehdit gibi olur yanlış anlaşılır.

Wer so an der rettenden Liebe Gottes teilnimmt, begreift, dass jedes Bedürfnis Gegenstand des Bittens werden kann.
Kurtarıcı Tanrının sevgisine bu şekilde katıldığımızda her ihtiyacın dilek nesnesi olabileceğini anlarız.

Herr Zumach begreift nichts.
Yusuf Çavuş hiçbir şey anlamaz.

Diese Tatsache begreift.
Bu gerçeği anladık….

Fühlt, begreift schnell, denn die Energien waren immer noch da.
Haberdar ol, hisset, çabucak anla; çünkü enerjiler hâlâ oradaydı.

Erst als es zu spät ist, begreift ihr Gelieb-.
Geç de olsa anladım senin sevgini.