BLEEDING in Turkish translation

['bliːdiŋ]
['bliːdiŋ]
kanamayı
bleeding
kanı
blood
bleeding
yufka
bleeding
soft
yaralı
wound
scar
injury
bruises
sore
work
band-aids
gash
lesions
kanaması
bleeding
kanıyor
bleeding
kanama
bleeding
kanlı
blood
bleeding

Examples of using Bleeding in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Ronnie was a bleeding heart. I guess I can't.
Ronnie çok yufka yürekliydi. Sanırım olamam.
When he showed up, bleeding, I hadn't seen him in years.
Kanlar içinde çıkageldiğinde onu yıllardır görmemiştim.
My friend's lying in the middle of the road, bleeding to death!
Arkadaşım yolun üstünde, kan kaybından ölecek!
Please tell me that bleeding D series isn't here, Dr. Millican.
Lütfen kanaması olan D serisinin burada olmadığını söyleyin Dr. Millican.
I need to stop this bleeding and I'm not going to use my shirt.
Kanamayı durdurmam lazım ve bunun için de kendi tişörtümü kullanmayacağım.
Doctor say there's only minor internal bleeding.
Şimdi doktor sadece ufak birkanama var dedi.
We need to control this bleeding.
Kanı kontrol altına almamız lâzım.
Excuse me, there's a guy in the bathroom, bleeding.
Afedersiniz, lavaboda yaralı bir adam var.
I guess I can't. Ronnie was a bleeding heart.
Ronnie çok yufka yürekliydi. Sanırım olamam.
Prom night, my father looked at me bleeding in a dress.
Kanlar içindeyken babam bana baktı. Balo gecesinde.
My friend's lying in the middle of the road, bleeding to death!
Arkadaşım yolun ortasında yatıyor, kan kaybından ölecek!
Thank Lucifer she's not bleeding as much as her cousin.
Şeytana şükür, kanaması kuzeni kadar çok değil.
Gordon, you… your ear's bleeding.- What?- Gordon?
Kulağın kanıyor.- Gordon?- Ne? Gordon, sen?
We need to stop this bleeding now.
Kanamayı derhal durdurmamız gerek.
I think there might be some internal bleeding.
Bence sende birkanama olabilir.
Here's what he used to stop the bleeding.
Kanı durdurmaya çalıştığı şeye burda.
Campaigning against bleeding hearts. So this guy spends his entire life.
Bu adam tüm hayatını yaralı kalplere karşı kampanya yürüterek geçirmiş.
And I love the girlfriend-- the bleeding heart animal freak.
Yufka yürekli ve hayvan delisi kız arkadaş.
Guy I stole them off is in a ditch bleeding to death.
Bunlari caldigim adam kanlar icindeydi.
I would just like you to meet one who's not bleeding. I know, honey.
Sadece kanaması olmayan bir taneyle tanışmanı istiyorum.- Biliyorum tatlım.
Results: 2451, Time: 0.0771

Top dictionary queries

English - Turkish