BLEEDING TO DEATH in Turkish translation

['bliːdiŋ tə deθ]
['bliːdiŋ tə deθ]
ölümüne kanıyordu
kan kaybından ölmek üzere
ölümüne kan

Examples of using Bleeding to death in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
on the streets of this great city, slowly bleeding to death.
bu harika şehrin sokakları… yavaşça ölümüne kanıyordu.
And on the streets of this great city, slowly bleeding to death. We were fighting among ourselves in the halls of Congress.
Parlamento binasının salonlarında birbirlerimizle kavga ediyorduk… ve bu harika şehrin sokakları… yavaşça ölümüne kanıyordu.
We were fighting among ourselves in the halls of Congress slowly bleeding to death.
bu harika şehrin sokakları… yavaşça ölümüne kanıyordu.
Of this great city, slowly bleeding to death. We were fighting among ourselves in the halls of Congress and on the streets.
Parlamento binasının salonlarında birbirlerimizle kavga ediyorduk… ve bu harika şehrin sokakları… yavaşça ölümüne kanıyordu.
We were fighting among ourselves in the halls of Congress slowly bleeding to death. and on the streets of this great city.
Parlamento binasının salonlarında birbirlerimizle kavga ediyorduk… ve bu harika şehrin sokakları… yavaşça ölümüne kanıyordu.
He saw three bikers, one of them bleeding to death, a knife in your hand.
Üç motosikletli gördü, onlardan biri kan kaybından ölmek üzereydi, ve senin elinde bir bıçak vardı.
I get them back on the rails inside of a day. They come in bleeding to death.
Kan kaybından ölmek üzereyken geliyorlar ve bir gün içinde onları iyileştiriyorum.
And lauren's bleeding to death in bed. And then you went over to the phone, and you said, grandma, mom's dead.
Ve sen telefona gidip… Ve Lauren da yatakta ve Burnu ölümüne kanıyor Dedin ki, Büyükanne, annem öldü.
And lauren's bleeding to death in bed. and you said, grandma, mom's dead, And then you went over to the phone.
Ve sen telefona gidip… Ve Lauren da yatakta ve Burnu ölümüne kanıyor Dedin ki, Büyükanne, annem öldü.
Am I supposed to sit home and pray to God my husband ain't wandering around somewheres bleeding to death?
Evde oturup bir yerde kan kaybından ölme diye dua mı edeceğim?
There's a woman with a fork lodged in her chest bleeding to death because she was afraid she would die waiting for medical attention,
Orada göğsüne çatal saplanmış, kanamadan ölmek üzere olan bir kadın var, Tıbbi yardım beklerken öleceğinden korkmuş
Then we came in, and there she was, Suddenly, bang! bleeding to death.
Kan kaybından ölüyordu. İçeri girdik ve oradaydı, Birden bum!
I was lying out there bleeding to death, thinking,"If I die now,
Orada yatarken, kanamadan ölürken, düşündüm de…
The bleeding to death of time in slow heartbeats, wakeful we lie. Counting the beats,
Yavaş kalp atışlarında zamanın ölümüne kadar kanama, uyanık yalan söylüyoruz.
to be savagely attacked, probably raped, bleeding to death, possibly because of me.
tecavüz edilecek kan kaybından ölecek. Muhtemelen benim yüzümden.
The very least, you should be bleeding to death from a bullet taken while trying to stop their escape.
En azından, onların kaçmasına engel olmaya çalışırken bir mermi yarasıyla kan kaybında ölüyor olmalıydın.
Every time I look at him, I see… my mother lying in that parking lot, bleeding to death.
Ona her baktığımda, annemin o otoparkta kan kaybından ölüşü gözlerimin önüne geliyor.
He told me about his brother in Colombia running into the house with a knife in his femoral artery and bleeding to death on the kitchen floor.
Uyluk atardamarına bıçak saplı hâlde koşarak eve girmiş ve mutfakta yere yatarak kan kaybından ölmüş.
And bleeding to death on the kitchen floor. running into the house with a knife in his femoral artery He told me about his brother in Colombia.
Uyluk atardamarına bıçak saplı hâlde koşarak eve girmiş ve mutfakta yere yatarak kan kaybından ölmüş.
Obviously, I… I had a lot on my mind, but, uh… I was focused on the boy lying on the ground bleeding to death, and I remember thinking that he probably only had a partial arterial transection
Görünüşe göre, aklımda birçok şey var ama, yerde yatıp ölümüne kanaması olan çocuğa odaklanmıştım ve kısmi atardamar transeksiyonu yaşadığını düşünüyordum
Results: 50, Time: 0.0551

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish