FAVOURABLE in Turkish translation

• elverişli
• olumlu
• uygun
• lehte
• avantajlı

Examples of using Favourable in English and their translations into Turkish

secure rights to buy stocks, exemptions from paying taxes or customs fees, as well as loans at extremely favourable rates.
vergi veya gümrük ücretlerinden muafiyetin yanı sıra son derece elverişli oranlarda kredi alma hakları da sunuyor.

The effort will also include restoration of forests and the provision of agricultural machines under favourable terms.
Söz konusu çabalara orman restorasyonu ve avantajlı şartlarda tarım makineleri sağlanması da dahil.

room of the EU, Turkey took a significant step towards membership earlier this month with the release of a favourable report by the European Commission EC.
yıl bekledikten sonra Türkiye, Avrupa Komisyonunun( AK) yayınladığı olumlu raporla bu ayın başlarında üyelik yolunda önemli bir adım attı.

free trade agreements and has created favourable conditions for foreign investors in technological-industrial development zones.
ticaret anlaşması imzaladığını ve teknoloji-sanayi kalkınma bölgelerinde dış yatırımcılara elverişli şartlar oluşturduğunu söyledi.

I think that in some of the earlier negotiations there were opportunities for getting more favourable conditions-- interest rates of 2.5 and 4.5 per cent were mentioned.
Daha önce yapılan bazı pazarlıklarda daha avantajlı şartlar elde etmek için fırsatlar olduğunu düşünüyorum-- yüzde 2,5 ve 4,5lik faiz oranlarından bahsedilmişti.

As a result, it was unable to make the most of favourable developments-- let alone respond to unfavourable ones.
Sonuç olarak da ülke, bırakın olumsuz gelişmelere tepki vermeyi, en olumlu gelişmelerden bile iyi şekilde yararlanamadı.

resided in their own colony and paid favourable taxes.
kendi kolonilerinde ikamet ediyorlar ve uygun vergiler ödüyorlardı.

to just and favourable conditions of work
adil ve elverişli çalışma şartlarına

However, companies increasingly are taking note of the country's favourable geographical location,
Ancak firmalar, giderek artan oranda ülkenin avantajlı coğrafi konumu, Yunanistan

In the same year, Byzantine forces took advantage of the favourable situation in the Caucasus to campaign in Caucasian Albania and secure hostages from the native tribes.
Aynı yıl, Bizans kuvvetleri Kafkasyadaki Albanyada sefer yürütmek ve yerli kabilelerden rehin almak için olumlu durumdan yararlandı.

As for the new border crossing, he said,"The changes ensure a more favourable environment for investment in the whole region and an open and competitive economy.
Yeni sınır kapısı hakkındaki sözlerinde Popovski,'' Bu değişiklikler tüm bölgedeki yatırımın yanı sıra açık ve rekabetçi bir ekonomi için daha elverişli bir ortam sağlamaktadır.

Maurice rejected the offer and was able to negotiate much more favourable peace terms in 591, after substantial successes on the battlefield.
Mauricius, teklifi 591de savaş alanında önemli başarılar elde ettikten sonra çok daha uygun barış koşulları üzerinde görüşme imkânı sunarak reddetti.

will be extended as a grant, the remainder as credit under favourable terms.
geri kalanı ise avantajlı şartlar altında kredi olarak verilecek.

while Gregurić himself enjoyed favourable reputation because of his mild manners and managerial skills.
yönetsel becerileri nedeniyle kendisine olumlu bir üne kavuşmuştu.

This can have very favourable implications in relation to economy building, says Taseva, whose organisation operates as a contact point in Macedonia for TI.
Örgütü, Makedonyada TI için bir irtibat noktası olarak faaliyet gösteren Taseva, bunun ekonomi inşası açısından son derece elverişli etkileri olabileceğini söylüyor.

I suspected the authorities, fearing the precedent an unfavourable ruling would set, would interfere with the process to ensure a favourable result.
Yetkililerden şüphelendim önceden verilmiş olumsuz hükümlerden korkuyordum olumlu sonuçtan emin olmak için müdahale etmeliydim.

It cited rising demand for financial services in Greece, as well as the favourable market position of Emporiki, the fourth largest bank in the Balkan country in terms of assets.
Banka, harekete gerekçe olarak Yunanistanda finans hizmetlerine artan talebin yanı sıra, malvarlığı açısından Balkan ülkesinin dördüncü büyük bankası olan Emporikinin elverişli pazar konumunu gösterdi.

Prime Minister Ivo Sanader is moving the country closer to the international community, while maintaining a favourable position in the polls.
Başbakan Ivo Sanader ülkeyi uluslararası topluma yakınlaştırırken kamuoyu anketlerinde avantajlı konumunu koruyor.

The EC report gives a generally favourable assessment to the performance of the government during 2003, especially in terms of implementing the Ohrid Framework Agreement.
AK raporunda hükümetin 2003 yılı içerisinde başta Ohri Çerçeve Anlaşmasının uygulanması olmak üzere gösterdiği performans hakkında genel olarak olumlu bir değerlendirme yapılıyor.

In the 1840s, better instruments and a more favourable position of Uranus in the sky led to sporadic indications of satellites additional to Titania and Oberon.
Larda daha iyi teleskoplar e Uranüsün gökyüzündeki daha uygun konumu sayesinde Titania ve Oberon yeniden gözlemlenebildi.