FRACTURING in Turkish translation

['fræktʃəriŋ]
['fræktʃəriŋ]
çatlatma
kırık
fracture
break
busted
cracked
shattered
çatlakta
crazy
crack
fracture
loco
nutty
freak
lunatic
nutter
loony
psycho
kırılma
breaking
refraction
refractive
fracture
no offense
diffraction
no offence
tipping

Examples of using Fracturing in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
He could still fight back, and there's evidence of fracturing from a kick, the impact of which points to Peter Kidman.
Tekrar mücadele edebilirdi. Ve bir tekme çatlağına dair delil var. Bu darbe ise Peter Kidmanı işaret ediyor.
The fracturing we thought was caused by an aluminum weapon could have been caused by an aluminum window frame.
Alüminyum objenin sebep olduğunu sandığımız kırıklara alüminyum doğrama sebep olmuş olabilir.
The hydraulic fracturing technique, in which a mixture of water, sand and chemicals is pumped under high pressure, helps open up the fissures and release the gas.
Su, kum ve kimyasallardan oluşan bir karışımın yüksek basınç altında pompalandığı hidrolik kırma yöntemi, çatlakların açılıp doğal gazın serbest kalmasına yardımcı oluyor.
Now, I have compared the X-rays to the bone injuries five times now, and I noticed that the fracturing on the remains is random and specific at the same time.
Röngentleri kemik hasarları için beş kez karşılaştırdım ve bu kalıntılardaki bu kırıkların rastgele ve belirli şekilde aynı zamanda olduklarını anladım.
Also, I'm writing a paper on asymmetrical bilateral fracturing… of pubic tubercles in late surgical separation… of postmedieval conjoined twins in Sighisoara, Romania. Wow.
Ayrıca, Romanyanın Sighisoarada bulunan yapışık ikizlerin Orta Çağda yazılmış iki taraflı kasık tüberküller kırıklarının kasıklarından ayrılması hakkında makale yazıyorum.
If this door came down on the victim, it would have caused the fracturing that we saw and collapsed her lungs.
Eğer kapı maktülün üzerine düşmüşse,… gördüğümüz kırıklara ve… ciğerlerinin delinmesine neden olmuş olabilir.
shortly before he died, he fell backward 1.37 meters, fracturing his wrists and his coccyx.
arkaya 1.37 metreden düşüp bileğini ve kuyruksokumunu çatlattığını biliyoruz.
panic spread quickly… fracturing and dividing the country until, at last,
panik ülkeyi parçalayarak… ve bölerek hızla yayılır,
Fracturing and dividing the country until, at last,
SALGIN Medyanın da kışkırtmasıyla, halk arasında korku ve panik, ülkeyi parçalayarak… ve bölerek hızla yayılır,
Fracturing and dividing the country until, at last, the true goal comes into view.
Medyanın da kışkırtmasıyla halk arasında korku ve panik ülkeyi parçalayarak… ve bölerek hızla yayılır, ta
Fracturing and dividing the country until, at last… Fueled by the media,
Medyanın da kışkırtmasıyla halk arasında korku ve panik ülkeyi parçalayarak… ve bölerek hızla yayılır,
Your victim was shot point-blank in the cranium, fracturing his left parietal bone, killing him instantly.
Maktulün kafatasına yakın mesafeden ateş edilmiş sol parietal kemiği parçalanmış ve ölümü ani olmuş.
killer struck his chest, causing inward fracturing of ribs three through eight on the left side.
Sol taraftaki 3-8 arası kaburgaların içe doğru kırılmasına sebep olmuş.
the formation of mylonites, but it is generally agreed that crystal-plastic deformation must have occurred, and that fracturing and cataclastic flow are secondary processes in the formation of mylonites.
genellikle kristal plastik deformasyonun meydana gelmiş olabileceği ve kırılma ve kataklastik akışın milonitlerin oluşumunda ikincil süreç olduğu konusunda anlaşmaya varılır.
The hairline fractures weakened the integrity of the cranium and caused it to burst when heated.
İnce çatlaklar, kafa kemiğinin bütünlüğünü zayıflatarak piştiğinde patlamasına sebep olmuş.
Two overlapping, fractured philosophies… were born out of that one pain.
İki zıt, çatlak felsefe bu acıdan doğdu.
There's a fracture in your elbow. And you dislocated yourshoulder.
Dirseğinizde çatlak var ve omzunuzdaki kapsülü parçalamışsınız.
But I am worried that this is more than Fractured ankles and broken hearts.
Ama bunun çatlamış bilekten ve kırılmış kalplerden daha öte bir şey olduğundan endişeleniyorum.
To see if there's any tissue damage… which might explain the fractured stapes.
Çatlamış üzengi kemiğindeki doku hasarını açıklamak için.
Looks like a fractured skull.
Kafatası çatlağı gibi.
Results: 46, Time: 0.0744

Top dictionary queries

English - Turkish