Examples of using He can't go in English and their translations into Turkish
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Uyuyor. Eve gidemeyeceğini söylüyor.He's in my team as of tonight. He can't go.
Bu geceden itibaren, benim takımımda, gidemez.Tell Tom he can't go to Mary's party.
Toma Marynin partisine gidemeyeceğini söyle.If he's hiding from Mr. Boss, he can't go home to retrieve his medication.
Eğer Bossdan saklanıyorsa ilaçlarını almak için eve gidemez.Tell him he can't go. I wanna pay for his lunch.
Yemeğini ben ödemek istiyorum. Söyleyin gidemez.Tell him he can't go.
Söyleyin gidemez.No, he can't go. He's got school.
Okulu var. Hayır, gidemez.He's got school. No, he can't go.
Okulu var. Hayır, gidemez.He can't go more than 50 feet from this bed.
Bu yataktan 50 adım öteye gidemez.He can't go left?
Sola gidemiyor mu?He can't go live by Norma.
Gidip de Normanın yanında yaşayamaz.He can't go alone, right?
Yalnız gidemez, değil mi?He can't go through all those lasers!
Nasıl geçsin lazerlerden?- Delirdiniz mi?He can't go to school?
Okula gidemez mi?He can't go on painting his wife all the time!
Sürekli karısının resmini yapıp duracak değil ya!It's a cinch he can't go fast.
Hızlı gidemeyeceği bir cinch.He can't go Come.
O gidemez Gel buraya.Calls to tell me he can't go to the Bruins tonight.
Bu gece Bruins maçına gelemeyeceğini söylemek için aramış.He's got to understand he can't go around picking fights.
Etrafta öylece kavga çıkaramayacağını anlaması gerek.The truth is he's so disobedient he can't go to school anymore.
O kadar söz dinlemiyor ki artık okula gidemiyor.
