IN A WAR ZONE in Turkish translation

[in ə wɔːr zəʊn]
[in ə wɔːr zəʊn]
savaş bölgesinden
savas bolgesinden

Examples of using In a war zone in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
They're still in a war zone instead of with their families, Jethro.
O askerler aileleriyle olmak yerine hala savaş alanındalar Jethro.
She was a fighter pilot in a war zone.
O savaş bölgesinde ki bir savaş pilotuydu.
It was like being in a war zone.
Sanki bir savaş bölgesindeydik.
They're living in a war zone.
Bir savaş bölgesinde yaşıyorlar.
You're four black women in a war zone, honey.
Bir savaş bölgesinde, dört siyah kadınsınız tatlım.
In a war zone?
Savaş bölgesinde mi?
A stone's throw in a war zone.
Çatışma bölgesinde bir taş atımlık mesafede.
In a war zone, you know, traffic lights mean nothing.
Bir savaş bölgesinde, trafik ışıklar hiçbir şey ifade etmez.
This your first time in a war zone?
İlk kez mi savaş bölgesine giriyorsunuz?
In a war zone. Something important enough to divert a UNN flagship!
Savas bölgesinde bir BMD amiral gemisini yönlendirecek kadar önemli bir sey!
We live in a war zone down here.
Biz burada bir tür savaş alanında yaşıyoruz.
In a war zone, Marines shit tactically.
Bir savaş bölgesinde, denizciler nizama uygun sıçarlar.
The court can't grant sole custody to a parent working in a war zone 7,400 miles away. That's a lie.
Mahkeme 7,400 mil uzakta savaş bölgesinde çalışan yalnız bir ebeveyne velayet veremez.
Oh, please. ever had a baby in a war zone. Like you're the only one who.
Sanki savaş bölgesinde bebek doğuran sadece senmişsin gibi. Lütfen.
not six months in a war zone.
eve geliyorum savaş alanında altı ay geçirmiyorum.
Like you're the only one who ever had a baby in a war zone. Oh, please.
Sanki savaş bölgesinde bebek doğuran sadece senmişsin gibi. Lütfen.
I didn't want to admit it, but life back home was dull after being in a war zone.
İtiraf etmek istemesem de savaş bölgesinde bulunduktan sonra evde hayat çok sıkıcıydı.
that was in Afghanistan, in a war zone.
Ama o Afganistandaydı, savaş bölgesinde.
these guys actually live in a war zone.
ama aslında bu insanlar savaş bölgesinde yaşıyorlar.
I would lose my crew, production team back home, and I would be without medical insurance in a war zone.
Ekibim dağılırdı, prodüksiyon eve döner, ve ben de savaş bölgesinde sigortasız kalırdım.
Results: 73, Time: 0.0528

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish