LEAN in Turkish translation

[liːn]
[liːn]
lean
zayıf
weak
thin
skinny
poor
weakness
vulnerable
slim
faint
feeble
frail
yalın
simple
plain
bare
lean
naked
unvarnished
barefoot
eğil
bend over
bow
duck
got to bob
down
yağsız
oil
fat
butter
grease
fatty
lube
lard
lubricant
anointing
dayan
endure
hold on
last
to rely on
hang on
to withstand
lean
yaslanın
yaslanacak
zayıflar
weak
thin
skinny
poor
weakness
vulnerable
slim
faint
feeble
frail
eğilsin
bend over
bow
duck
got to bob
down
zayıfım
weak
thin
skinny
poor
weakness
vulnerable
slim
faint
feeble
frail

Examples of using Lean in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Now, lean forward, just like we practiced off the ice.
Şimdi öne eğil, buz dışında çalıştığımız gibi.
Lean back. This doesn't hurt, does it?
Arkaya yaslan. Bu canını yakmıyor, değil mi?
I didn't ask. But he's tall and lean.
Ama zayıf ve uzun boyluydu. Sormadım.
Lean your seat back all the way?
Koltuğunu iyice geriye yasla, tamam mı?
Lean left!
Sola yaslanın! Sola!
Come on, lean on me.
Hadi dayan bana.
Lean and mean.
Yalın ve ortalama.
You're a little more aggressive than usual. Lean in.
Eğil. Her zamankinden daha saldırgansın.
It's that long, lean muscle I have worked so hard to achieve.
Sahip olmak için çok çalıştığım o uzun, yağsız kaslar.
Yeah, lean left or right, you are in control.
Evet, sola ya da sağa yaslan. Kontrol sende.
Sure wished I was buil like you, lean and everything.
Keşke senin gibi yapılı olsaydım. Zayıf ve kaslı.
They come inside, lean against the door, have a smoke if they can bum one.
İçeri gelecek, kapıya karşı yaslanacak, varsa bir sigara yakacak.
And depend on your classmates. Lean back.
Geriye doğru yaslanın ve arkadaşlarınıza güvenin.
Lean back your head. Sit down.
Kafanı geriye yasla. Otur.
Lean on me. It will be all right.
Bana dayan. Her şey yoluna girecek.
Now that we have fallen on lean times, they choose to snap at our heels.
Artık yalın zamanlarda düştüğümüze göre, topuklarımıza takılmayı tercih ediyorlar.
Lean in. You're a little more aggressive than usual.
Eğil. Her zamankinden daha saldırgansın.
Moira, just lean back and relax.
Moira, sadece arkana yaslan ve rahatla.
And there are hounds always lean and hungry from running too much.
Ve av köpekleri her zaman çok fazla çalışmaktan zayıf ve açlar.
And eat lean meat. You live in fresh air.
Temiz havalı bir yerde oturuyorsun, ayrıca yağsız et yiyorsun.
Results: 642, Time: 0.1762

Top dictionary queries

English - Turkish