SQUABBLE in Turkish translation

['skwɒbl]
['skwɒbl]
kavgası
fight
brawl
quarrel
argument
feud
row
strife
altercation
üzerine bir ağız dalaşı
atışması
bickering
shoot
tartışmasına
to discuss
to argue
to fight
to debate
argument
quarrel
to dispute
kavgasını
fight
brawl
quarrel
argument
feud
row
strife
altercation
kavganızı
fight
brawl
quarrel
argument
feud
row
strife
altercation

Examples of using Squabble in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Skeksis squabble, yes.
Skeksisler didişir, evet.
Squabble about fish that's not fresh?
Bir klasik balık hikayesi, bu… taze değil mi?
You know our party supporters hate domestic squabble.
Parti destekçilerimizin iç didişmelerden nefret ettiğini bilirsiniz.
Why squabble?
Ağız münakaşası neden?
Secure again, the pups squabble over the meat carried back by the hunting party.
Tekrar emniyette olan yavrular av partisinden gelen etler için kavga ediyorlar.
Romanian court ends election squabble.
Romen mahkemesi seçim anlaşmazlığına son verdi.
And me getting involved in some petty white house squabble, it's.
Ve ben, Beyaz Saraydaki bu önemsiz tantanaların içinde olmayacağım. Bu.
Petty white house squabble.
Beyaz Saraydaki önemsiz tantanalar.
So, you think that having Gina here to listen to us… squabble.
Yani diyorsun ki Ginanın burada bulunması bizim ağız dalaşımızı dinlemesi.
Sorry, domestic squabble.
Özür dilerim, aile meselesi.
A proper family squabble.
Her zamanki gibi aile kavgasi.
And the sheriff is willing to consider this a family squabble rather than a bail violation,
Şerif de bunu kefalet ihlali yerine aile kavgası olarak kabul etmeye hazır,
It's just… This wasn't a squabble over a borrowed shirt.- I know.
Ödünç alınmış tişört üzerine bir ağız dalaşı değil. Biliyorum. Sadece.
Roommate squabble, brought on by the suspicious actions of Barb, a. k. a. Downy, who is definitely a person of interest.
Kesinlikle suçunu kabul etmiş olan Barbın, nâm-ı diğer Downynin şüpheli davranışlarının yol açtığı bir ev arkadaşı kavgası.
Okay, I hate to break up a good old sibling squabble, and I do have some experience to back that up. but I am very worried about these tides.
Ve endişemi haklı çıkaracak deneyimlerim oldu. Peki, kardeş kavgasını bölmek istemem ama gelgit beni çok geriyor.
Okay, I hate to break up a good old sibling squabble, but I am very worried about these tides and I do have some experience to back that up.
Ve endişemi haklı çıkaracak deneyimlerim oldu. Peki, kardeş kavgasını bölmek istemem ama gelgit beni çok geriyor.
But I can't move forward until you agree on a strategy. Look, I don't want to get involved in a family squabble.
Siz stratejide anlaşmadıkça bir adım atamam. Bakın, aile kavgasına karışmak istemiyorum ama.
Look, I don't want to get involved In a family squabble, but I can't move forward Until you agree on a strategy.
Siz stratejide anlaşmadıkça bir adım atamam. Bakın, aile kavgasına karışmak istemiyorum ama.
You have used my courtroom to air a private family squabble- for what reason, I don't know
Mahkeme salonumdan özel bir aile meselesini havaya uçurmak için kullandınız- bilmiyorum
I, uh, I felt bad about that squabble earlier, so I thought I would drop off this little peace offering.
Ben, sabah ki tartışmamızdan dolayı biraz kendimi kötü hissettim. Bu yüzden bir barış teklifi yapmaya geldim.
Results: 59, Time: 0.0474

Top dictionary queries

English - Turkish