SQUEEZING in Turkish translation

['skwiːziŋ]
['skwiːziŋ]
sıkmaya
to shake
squeeze
to bother
to bore
to wring
tighten
clench
boring
to spray
sıkıştırmak
shaking
pinched
are stuck
getting stuck
being trapped
avuçlamaya
sıkmayı
to shake
squeeze
to bother
to bore
to wring
tighten
clench
boring
to spray
sıkmak
to shake
squeeze
to bother
to bore
to wring
tighten
clench
boring
to spray
sıkma
to shake
squeeze
to bother
to bore
to wring
tighten
clench
boring
to spray
sıkıştırarak
shaking
pinched
are stuck
getting stuck
being trapped
sıkıştırıp
shaking
pinched
are stuck
getting stuck
being trapped
sıkışma
shaking
pinched
are stuck
getting stuck
being trapped

Examples of using Squeezing in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Squeezing Jimmy Donnelly till he whacked Sal.
Salı vurana kadar Jimmy Donnellyi sıkıştırmak.
And they immediately start squeezing you.
Sizi bir anda sıkmaya başlıyorlar.
Okay. You keep squeezing me.
Beni sıkıştırıp duruyorsun. Tamam.
Lazard is just trying… to cut a better deal by squeezing us.
Lazard bizi sıkıştırarak… daha iyi bir teklif koparmaya çalışıyor.
Okay, well, why don't you try squeezing him?
Peki neden onu sıkmayı denemiyorsun?
No squeezing fishballs for you!
Sizin için yok sıkma fishballs!
Im sorry Donna, squeezing your but gives me courage.
Üzgünüm Donna, poponu sıkmak bana cesaret veriyor.
I will start squeezing that second glass.
Şu ikinci bardağı sıkmaya başlayayım.
Squeezing Aceveda was a waste of time. Your badge.
Rozetini. Acevedayı sıkıştırmak zaman kaybıydı.
Burning, squeezing, stabbing, tearing.
Yanma. Sıkışma. Saplanma ya da yırtılma.
You keep squeezing me. Okay.
Beni sıkıştırıp duruyorsun. Tamam.
To cut a better deal by squeezing us. Lazard is just trying.
Lazard bizi sıkıştırarak… daha iyi anlaşma yapmamızı sağlamaya çalışıyor.
Mm. You might want to stop squeezing my leg under the table.
Sen de belki masanın altından bacağımı sıkmayı bırakabilirsin.
No, there will be no more squeezing.
Hayır, daha fazla sıkma olacak.
He put his hands around her throat and started squeezing.
Elleriyle kadının boğazını sarıp, sıkmaya başlamış.
Your badge? Squeezing Aceveda was a waste of time.
Rozetini. Acevedayı sıkıştırmak zaman kaybıydı.
I promise. You better stop squeezing me or I'm gonna poop in my pants.
Beni sıkıştırıp durursan, altıma edeceğim…- Söz veriyorum.
The deeper we go into the sun, the greater the squeezing and the higher the temperature.
Güneşin derinlerine inildikçe sıkışma artarak sıcaklık yükselir.
Annie, when you're done squeezing oranges….
Annie, portakalları sıkmayı bitirdiğinde….
Less doubting, more squeezing.
Daha az şüphe, daha fazla sıkma.
Results: 153, Time: 0.0589

Top dictionary queries

English - Turkish