FIILEN in English translation

actually
aslında
gerçekten
açıkçası
doğrusu
cidden
sahiden
aslına bakarsan
de facto
fiili
fiilen
bilfiil
virtually
neredeyse
hemen hemen
aslında
sanal olarak
fiilen
tamamen
adeta
hiç
effectively
etkin
fiilen
etkili bir şekilde
etkili
etkin bir şekilde
verimli bir şekilde
efektif olarak
düzgün şekilde

Examples of using Fiilen in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Dışişlerinin yayınlaması için bir basın bültenini fiilen o dikte ettirdi.
He virtually dictated a press statement for the Foreign Office to put out.
Tarafsız… ve olayların dışında efendim, fiilen, tüm gezegenler arası olayların dışında.
Neutral… and uninvolved, sir, in virtually all interstellar matters of consequence.
Ama fiilen ofisteyken bana'' efendim'' demeniz gerekiyor.
But really, around the office, you ought to be calling me sir.
Fiilen iş yapacak biri.
Someone to do the actual work.
Fiilen geri verdiğini niye sozel olarak da geri veriyorsun?
Why do you give back in words what you have already given back in deeds?
Kazayı fiilen görmedim, üzgünüm.
I didn't see the actual crash, sorry.
Kazayı fiilen görmedim, üzgünüm.
I didn't see the actual crash.
Anlamına gelebilir. Fiilen dinî bir test olacağı.
It could mean that there's a de facto religious test.
Sayın başkan, şu anda Rusyayla fiilen savaş durumundayız.
Mr President, we are now at a de facto state of war with the Russians.
Her zaman sadece öyle olmuştu fiilen.
It's just that's all she's ever been, really.
Naziler, Litvanyalı kurum ve kuruluşlara fiilen zarar vermekteydi.
The Nazis physically harassed Lithuanian organizations.
Bu şekilde Körfez Savaşı fiilen sona ermiş oldu.
It effectively ended the Croat-Bosniak War.
Japonyanın Denizüstü Donanması fiilen yok edilmişti.
Japan's Surface Fleet was practically annihilated.
Hayır, fiilen kötü.
No, verbally vicious.
Fiilen gerçek değildi, dolayısıyla fiilen zalimce de değildi.
It wasn't really real, so it wasn't really barbaric.
harekatların geçici liderleri, fiilen liderleri var.
their ops have momentary leaders, defacto leaders.
Bütün görenler fiilen dengesizdir.
All seers are de facto unstable.
Kaza seni ve kardeşini fiilen yetim bıraktı.
The accident, in effect orphaned you and your brother.
istasyon şefiyim, fiilen.
stationmaster, acting.
Kitapların birinde, Kubricki fiilen o malzeme odasında rafların üzerindeki nesneleri dikkatlice ayarlarken gösteren bir fotoğraf var.
There's a photograph in one of the books that actually shows Kubrick carefully arranging objects on the shelves in that dry goods room.
Results: 176, Time: 0.0323

Top dictionary queries

Turkish - English