Examples of using Genç yaşta in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Genç yaşta beni kanatları altına aldı.
Eğer onlara genç yaşta kancayı takarsak ömür boyu bırakmazlar.
Genç yaşta profesör olmak kolay değil.
Genç yaşta dondurulmuş yumurtalarla başarı şansı artıyor.
Jane genç yaşta bir hostesti.
Genç yaşta çocuk sahibi olmanın iyi tarafı da bu.
Çok genç yaşta dünyanın her yerinde bir sürü macera yaşamışsın.
İsteyeceğin son şey, benim gibi genç yaşta hamile kalmak olmalı.
Parisses squares'' oyununa genç yaşta başladı.
Hiç bir Reis onun gibi genç yaşta yüzünü dövmeletmemişti.
Prusyalı bir muvazzaf subay olan babası gibi genç yaşta orduya katıldı.
Oyunbozan. Vazovagal senkop daha genç yaşta kendini gösterir.
Oyunbozan. Vazovagal senkop daha genç yaşta kendini gösterir.
Aslında uyuşturucu işine genç yaşta başladım.
Bütün dertler, bütün kötü günler… Evi bu kadar genç yaşta terk etmek.
Genç yaşta ölecekler, genç yaşta.
Gunnhildrden: Svend Svendsen, genç yaşta ölür Farklı cariyelerinden:
Henry ve oğlu genç yaşta ölebilir ve çocuğumuz olursa,
Genç yaşta Jacob Ryan açıIan kamu davasındaki tüm ifadeler ve ipucları gözden geçirilerek bu mahkeme karara varmaya hazırdır.
Kanadada çok genç yaşta evlenen arkadaşım yemini iki kez yapmak zorunda kaldı, biri Fransızca.