YÜRÜYOR in English translation

walking
yürüyerek
yürüyüş
yürüyün
yürürken
yürüyüp
bir yürüyüş
serbest
yürü
git
yürür müsün
marching
mart
marş
yürü
works
çalışmak
çalışıyorum
çalışır
işe
goes
git
gidin
gidip
gidelim
yürü
gideriz
bakalım
dönün
gir
çık
moving
hareket
hamle
yürüyün
taşınmak
kımılda
kıpırda
çekilin
çekil
yürü
taşı
runs
kaç
kaçmak
koşar
idare
aday
kos
kaçar
koş
koşun
kaçın
walkin
yürüyen
yürümeye
yürürken
dolaşıp
he's hiking
walks
yürüyerek
yürüyüş
yürüyün
yürürken
yürüyüp
bir yürüyüş
serbest
yürü
git
yürür müsün
walk
yürüyerek
yürüyüş
yürüyün
yürürken
yürüyüp
bir yürüyüş
serbest
yürü
git
yürür müsün
walked
yürüyerek
yürüyüş
yürüyün
yürürken
yürüyüp
bir yürüyüş
serbest
yürü
git
yürür müsün
march
mart
marş
yürü
work
çalışmak
çalışıyorum
çalışır
işe
marches
mart
marş
yürü
go
git
gidin
gidip
gidelim
yürü
gideriz
bakalım
dönün
gir
çık
going
git
gidin
gidip
gidelim
yürü
gideriz
bakalım
dönün
gir
çık
moves
hareket
hamle
yürüyün
taşınmak
kımılda
kıpırda
çekilin
çekil
yürü
taşı
working
çalışmak
çalışıyorum
çalışır
işe

Examples of using Yürüyor in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Biri yürüyor.
Someone moving.
Gece. madrid sokaklari bi̇r kadin sokakta yürüyor.
STREETS OF MADRID A woman walks in the street. NIGHT.
Evliliğim gayet iyi yürüyor.
My marriage works just fine.
Sen buradayken işler daha iyi yürüyor.
This place runs better when you're here.
Küçük üniforması ve büyük çantasıyla geleceğe doğru yürüyor.
In her little uniform, marching towards her future with that big backpack.
Abisinin yanında önemli biri olmaya doğru yürüyor. Büyük ödüller.
Big awards. Walkin' right next to his brother toward being someone important.
Bu işler nasıl yürüyor biliyorum.
I know how it goes.
Aynı.- Rüzgar?- Hedef çıktı ve yürüyor.
Same. Wind? Target's out and moving.
İnsan gibi yürüyor olabilirim ama ben insan değilim.
I can walk like a man, but I'm not one.
Charlie arabayı park ediyor, burada bırakıyor ve ormanda yürüyor.
Walks through the woods. Charlie parks the car, leaves it here.
Çünkü hep yürüyor.
Because that always works.
Artık büyük bir ev nasıl yürüyor biliyorsun.
You know how a great house runs now.
Büyük Buhran, insanlar yürüyor, yağmurda yürüyorlar..
The Depression, men marching, marching in the rain.
Büyük ödüller. Abisinin yanında önemli biri olmaya doğru yürüyor.
Toward being someone important. Big awards. Walkin' right next to his brother.
Aynı.- Rüzgar?- Hedef çıktı ve yürüyor.
Same. Target's out and moving. Wind?
Gabrielle… ışığa yürüyor… ve daha fazla karanlığa bakmıyor.
Gabrielle… Walk into the light, and look no more on the darkness.
İnsanlar zürafa gibi yürüyor… zürafa gibi giyiniyordu.
People walked giraffe, dressed giraffe.
Bu evlilik sadece sen kendine güvenmediğin için yürüyor.
This marriage works because you don't feel good about yourself.
Omuzunda Volgalı kayıkçı, Moskovaya yürüyor.
And over his shoulder for the Volga boatman, marching to Moscow.
Heder dışarda ve yürüyor.
Target's out and moving.
Results: 1170, Time: 0.0453

Top dictionary queries

Turkish - English