ZORLAR in English translation

forces
güç
zorla
gücün
zor
kuvvetleri
teşkilatı
yürürlüğe
birliği
birimi
hard
zor
sert
sıkı
ağır
sabit
sağlam
somut
katı
compels
etki altına
zorluyor
mecbur
zorlayan
zorlayacak mısın
ikna
pushing
itmek
zorla
itip
ıkın
bas
bastır
itekle
bastığımda
difficult
zor
güç
challenges
mücadele
meydan
düello
itiraz
rekabet
meydan okuyorum
zorluk
görevi
yarışması
müsabaka
obliges
memnun
mecbur
zorundadır
force
güç
zorla
gücün
zor
kuvvetleri
teşkilatı
yürürlüğe
birliği
birimi
forcing
güç
zorla
gücün
zor
kuvvetleri
teşkilatı
yürürlüğe
birliği
birimi
forced
güç
zorla
gücün
zor
kuvvetleri
teşkilatı
yürürlüğe
birliği
birimi
harder
zor
sert
sıkı
ağır
sabit
sağlam
somut
katı

Examples of using Zorlar in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Piyasa aile çiftliğini zorlar.
Market's getting harder for the family farm.
Cyril kimse seni zorlar.
No one forced you, Cyril.
Ama Friedkin, diğer oyuncuları da zorlar.
But Friedkin pushed other actors hard too.
Dağın muazzam yüksekliği ve ince hava pek çoklarını geri dönmeye zorlar.
The great height of the mountain And the thin air force many to turn back.
Seni çalışmaya, daha çok savaşmaya zorlar.
They can drive you. Make you fight harder.
Pek çoğu birbirinden nefret eder ama şirket onları bir arada olmaya zorlar.
Most of us detest each other, but are forced together by the company.
Ama bu da motorları çok zorlar.
But that will work the engines too hard.
Kalbi daha hızlı atmaya zorlar.
Force the heart to beat faster.
Ve kaptanlar da kendilerini aşırı zorlar.
And captains push themselves too hard.
Yükleme iskelesi Byi terk etmeye zorlar.
Force leaving loading dock B.
senin onunla evlenmeye zorlar.
he will force you to marry him.
Rahibeler sizi kurnaz olmaya zorlar.
Nuns force you to be crafty.
Müthiş kira parası ödemeleri için zorlar onları.
He oblige them to pay enormous rents.
Acı merkezini uyuşturup güç ve dayanıklılık için adrenerjik sistemi zorlar.
To numb the pain center, push the adrenergic system for strength and stamina.
Gördün mü iyi bir patron seni daha iyi olmaya zorlar.
You see, a good boss pushes you to be better.
Ve tacizciler birine bir şey olana kadar zorlar. Ramon bir tacizci.
Ramon's an abuser. And abusers push until someone gets hurt or worse.
Zorlar ve karmaşıktırlar.
They're hard and they're messy.
Zorlar… ve daha yeni birbirimizi tanımaya başlamıştık, huh?
They are hard. And just when we were getting to know each other, huh?
Saat belki zorlar ama 6 saat tırmanırım.
Seven might be pushing it but six I could do.
Federaller bizi duruşmaya zorlar.- Işık çok parlaksa.
Then the Feds will force us into a trial.- If the spotlight is too big.
Results: 216, Time: 0.0469

Top dictionary queries

Turkish - English