ZORLUK in English translation

hard
zor
sert
sıkı
ağır
sabit
sağlam
somut
katı
difficulty
zor
güçlük
sıkıntı
sorun
zorlukla
challenge
mücadele
meydan
düello
itiraz
rekabet
meydan okuyorum
zorluk
görevi
yarışması
müsabaka
having
var
sahip
hiç
daha
beri
zaten
yok
üzerinde
ilgili
zaman
hardship
sıkıntı
zor
güçlükten
darlık
meşakkat
zorlukla
cefa
trouble
dert
sıkıntı
problem
sorun
bela
sorunlar
zahmetten
başın derde
zorlanıyorum
rahatsız
adversity
sıkıntı
bir zarar
zorluk
darlık
bir kötülük
hassle
zor
güçlük
belaya
sıkıntılı
sorun
tartışma
rahatsız
zahmet
tough
zor
sert
güçlü
çetin
sağlam
sıkı
dayanıklı
haşin
küs
rough
zor
sert
kaba
kötü
dalgalı
kabaca
çetin
hoyrat
ham
kabataslak

Examples of using Zorluk in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Konuşma bozukluğu, yürümede zorluk?
Slurred speech, trouble walking?
Ben deli seri katile zorluk demezdim.
I wouldn't call a crazed serial killer adversity.
Bana böyle zorluk çıkaramazsınız.
You shouldn't hassle me like this.
Orada çalışan zavallı ruhlar için, tahmin edilemez zorluk.
And for the poor souls who worked there? Unimaginable hardship.
Sahi mi? Bize zorluk çıkarmaya mı çalışacaksın?
Really? You gonna try to get rough with us?
Burayı bulmakta zorluk çektim.
I had trouble finding your place.
Tüm çiçeklerin en az bulunanı ve en güzelidir. Zorluk içinde açan çiçek.
Is the most rare and beautiful of all. The flower that blooms in adversity.
Serena hâlâ gözlerine inanmakta zorluk çekiyor.
And still Serena has trouble believing her eyes.
Barmen olarak davranman gerektiğini hatırlamakta zorluk mu çekiyorsun?
You having trouble remembering you're just the bartender?
Para bulmakta zorluk çektik.
We had trouble getting money.
Muhtemelen konuşmada ve yürümede zorluk çekiyormuş.
She probably had slurred speech, trouble walking.
Tom birçok zorluk içinde.
Tom is in a lot of trouble.
Hayatının geri kalanında nefes almada zorluk çekebilir.
Could have trouble breathing for the rest of its life.
O büyük zorluk içinde.
She's in big trouble.
Senin siman, zorluk yaratıyor mu?
Your… Visage, creates challenges?
Şimdi ülkenin önündeki en önemli zorluk, başta hukuk sisteminde olmak üzere reformları sürdürmek.
Its main challenges now are continued reforms, especially as regards the legal system.
Bütün hayatım zorluk, engel ve başarısızlıktan ibaret.
My whole life is challenges, setbacks, and failures.
Fakat bunun için çok sayıda zorluk var.
But there are a lot of challenges for this.
Aşk beraberinde binbir zorluk getirir.
Love brings a million hardships.
İşi kurduğumuzdan beri birçok zorluk yaşadım.
Ever since we started the business, I have experienced a lot of hardships.
Results: 1089, Time: 0.054

Top dictionary queries

Turkish - English