AN ABILITY in Turkish translation

[æn ə'biliti]
[æn ə'biliti]
bir yetenek
talent
a gift
skill
ability
a flair
aptitude
an natability
kabiliyeti
ability
gift
talent
aptitude
skill
of competence
of flair
bir beceri
skill
ability
feat
of finesse
bir yeteneği
talent
a gift
skill
ability
a flair
aptitude
an natability
bir yeteneğin
talent
a gift
skill
ability
a flair
aptitude
an natability
bir yeteneğim
talent
a gift
skill
ability
a flair
aptitude
an natability

Examples of using An ability in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
I guess we can all stop wondering if Collier has an ability.
Sanırım, hepimiz Collierın bir yeteneği olup olmadığını merak etmeyi bırakabiliriz.
This person always has an ability.
Ve bu kişinin hep bir yeteneği var.
Man is unique because he has an ability that no one else in the universe possesses.
İnsan benzersizdir. Çünkü evrende başka kimsenin sahip olmadığı bir yeteneği var.
I seem to have an ability that the others don't.
Diğerlerinde olmayan bir becerim var gibi görünüyor.
Love is not a feeling, it's an ability.- No.
Aşk bir duygu değil bir beceridir.- Hayır ben… sadece.
You have an ability to influence people. You're very intelligent.
Çok zekisin. Ve insanları etkileme kabiliyetin var.
You have an ability to influence people.
insanları etkileme kabiliyetin var.
Our experiment. Triggered an ability to see beyond the limits of your vision.
Deneyimiz görüş sınırlarının ötesinde şeyler görebilme kabiliyetini tetikledi.
To see beyond the limits of your vision. Our experiment triggered an ability.
Deneyimiz görüş sınırlarının ötesinde şeyler görebilme kabiliyetini tetikledi.
My father had an ability few Alteans possessed.
Babam birkaç Altealının taşıdığı bir yeteneğe sahipti.
An ability to… See things.
Onun yeteneği bir şeyler görebilmek.
She did demonstrate an ability to tesseract over short range, but her equipment was destroyed.
Kısa mesafelerde dört boyutlu küp yeteneğini kullanabiliyor ama ekipmanı yok edildi.
And… you have an ability to see the best in people even after they have wronged you.
Ve seni yanıltsalarda, her zaman insanların içindeki iyiyi görüyorsun.
And when I'm around someone with an ability, I can do what they can do.
Ne zaman yeteneği olan birilerinin yanında olsam onların yaptıklarını yapabiliyorum.
There's a group of Skitters who have developed an ability to resist their harnesses.
Koşumlarına karşı koyma özelliği geliştirilen bir Sıçrayan grubu var.
Tracy has an ability, too.
Tracynin de bir gücü var.
She had an ability?
Yeteneği mi vardı?
It provides an ability to… move objects,
Ona bazı yetenekler veriyor… Nesneleri hareket ettirmek,
The moment the first 4400 manifested an ability, an arms race began.
Ler yeteneklerini keşfettikleri anda bir silah yarışı başladı.
It's not just about getting an ability, it's about making a difference.
Bu sadece yetenek kazanmakla ilgili değil, bir fark yaratmakla ilgili.
Results: 155, Time: 0.0496

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish