ABILITY in Turkish translation

• yetenek
• yeteneği
• kabiliyeti
• becerisi
• yetisi
• gücü
• özelliği
• olanağı
• yeteneğini
• yeteneğine
• becerisini
• kabiliyetini
• yetisini
• gücünü
• kabiliyetine
• kabiliyetim
• becerisine
• özelliğini

Examples of using Ability in English and their translations into Turkish

We need his ability.
Onun becerisine ihtiyacımız var.

We can't guarantee his financial ability but we ensure you of his character.
Onun mali gücünü garanti edemeyiz ama karakterine kefiliz.

The situation of confinement, in which she finds herself, develops her intelligence and ability to think.
Zekasını ve düşünme yetisini geliştirmiş. İçinde bulunduğu hapsolma hâli.

The success of any pathogen depends on its ability to elude host immune responses.
Herhangi bir patojende başarı, onun konağın bağışıklık yanıtlarından kaçmabilme kabiliyetine bağlıdır.

Then I learned Gyo to see through Hisoka's special ability.
Ardından Hisokanın özel gücünü görmek için Gyo öğrendim.

Aspirin acts similarly to ibuprofen and can reduce your blood's ability to clot.
Ve kanınızın pıhtılaşma yetisini düşürebilir. Aspirin, ibuprofen gibi çalışır.

It disrupts the body's ability to process oxygen, induces cardiac arrest.
Vücudun oksijeni işleme özelliğini engeller,… kalp durmasına neden olur.

To look is to have confidence in one's own ability to end the suffering.
Bakmak acıları sona erdirmek için kişinin kendi becerisine güvenini sağlamaktır.

Li Ho! Use your ability, Li Ho!
Gücünü kullan, Li Ho! Li Ho!

And can reduce your blood's ability to clot, Aspirin acts similarly to ibuprofen.
Ve kanınızın pıhtılaşma yetisini düşürebilir. Aspirin, ibuprofen gibi çalışır.

The financing will depend on BiH's ability to fulfill reforms proposed by the Fund.
Kaynak, BHnin Fon tarafından önerilen reformları gerçekleştirme becerisine bağlı olacak.

It also added the ability to turn the device off by holding the sleep/wake button.
Uyku/ uyandırma düğmesini basılı tutarak cihazı kapatma özelliğini de ekledi.

He had the ability to talk about the possibility of what this computer could be.
Bu bilgisayarın neler yapabileceği ihtimali üzerine konuşma becerisine sahipti.

You lose the ability to be a person.
İnsan olma özelliğini kaybedersin.

So the way you feel affects your ability to fly.
Bu yüzden hissettiğin şey uçma gücünü etkiliyor.

To carry oxygen. The virus blocks red blood cells ability.
Virüs, alyuvarların oksijen taşıma yetisini engelliyor.

And in about a day, we're gonna lose the ability to fly.
Ve bir gün içinde, uçma özelliğini kaybedeceğiz.

The ability to chase down our dreams.
Yani hayallerin peşinden koşma becerisine.

As I said, I inherited my host's ability to read thoughts.
Dediğim gibi, bu bedenin zihin okuma gücünü de kazandım.

In fact, even I have never seen him use his ability before.
Aslında, ben bile onun gücünü kullandığını görmedim.