DEVASTATING in Turkish translation

['devəsteitiŋ]
['devəsteitiŋ]
tahrip edici
harap
crumble
devastated
ruined
destroyed
wrecked
wasted
dilapidated
wracked
ravaged
rundown
yıkıcıydı
tahripkâr
destructive
devastating

Examples of using Devastating in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
And it better be devastating.
Harap edici olmasından iyidir.
She just got devastating news.
Dayanılmaz haberler aldı.
I know how devastating that must be for you.
Bunun sizin için ne kadar harap edici bir şey olduğunu tahmin edebiliyorum.
I want painful… Difficult, devastating, life-changing, extraordinary love.
Sancılı, zor, müthiş insanın hayatını değiştiren olağanüstü bir aşk istiyorum ben.
I know how devastating it is.
Ne kadar üzücü olduğunu bilirim.
This is devastating!
Resmen yıkıldım!
And Cardiff city centre is today recovering from a series of devastating explosions.
Ve Cardiff şehir merkezi bugün harap edici bir dizi patlamanın ardından toparlıyor.
That's not devastating news or anything.
Bir felaket haberi falan değil.
I have just received some devastating news.
Az önce, üzücü bazı haberler aldım.
You want me to use my devastating charm to seduce Lily.
Dayanılmaz cazibemi Lilyyi baştan çıkarmam için kullanmamı istiyorsun.
My night so brief is filled with devastating anguish.
Kısacık gecem harap edici ıstırapla dolu.
I'm quite certain Lucien's aware, devastating error.
Lucienın o yıkıcı hatanın farkında olduğuna eminim.
Yeah. devastating. isn't it?
Evet. Çok üzücü, değil mi?
Weapons of devastating firepower.
Korkunç ateş gücüne sahip silahlar.
That's devastating.
Çok harap ediciydi.
Most devastating moment of my life… Getting the news that Christmas eve.
Hayatımın en mahvedici anı, o Noel arifesinde kızın haberini almaktı.
There is no experience so devastating.
Bu kadar yıkıcı bir deneyim yoktur.
Because they can't admit one simple, devastating truth.
Basit ama üzücü bir gerçeği kabullenemiyorlar.
That must have been devastating.
Bu yıkıcı olmalı.
So devastating. Life is unfair.
Çok üzücü. Hayat çok acımasız.
Results: 416, Time: 0.072

Top dictionary queries

English - Turkish