FLOAT in Turkish translation

[fləʊt]
[fləʊt]
şamandıra
buoy
float
beacon
the moorings
yüzer
swims
floating
pontoon
yüzmek
swim
to float
swimmin
a swimm
yüzen
floating
swimming
floating
drownin
a swim-up
uçar
fly
float
goes off
skyway
yüzüyor
swimming
floating
süzülür
floating
gliding
percolate
süzülürken
floating
as the jellywas running down
soar
as i glide
fly down
float
suyun üstünde
suyun üzerinde

Examples of using Float in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Pretty sweet, right? Ghost float!
Hayalet şamandıra! Çok tatlı, değil mi?
Rafts always float.
Sallar hep yüzer.
See how mine float?
Bak benimki nasıl yüzüyor.
Down goes Tyson. Float like butterfly.
Tyson yıkılır. Kelebek gibi süzülür.
Float like a butterfly, braid with a bead.
Kelebek gibi uçar, boncukla örerim.
Bubbles float.
Yüzen kabarcıklar.
I don't know. Could we make a float in one night?
Bir gecede şamandıra yapabilir miyiz? Bilmiyorum?
Float on down.
Aşağı üzerinde yüzer.
Float.- Very good.
Çok iyi. Float.
Your shoes float.
Ayakkabın yüzüyor.
He can float in that suit.
O elbiseyle suyun üstünde kalabilir.
Float like a horsefly, sting like a flea.
At sineği gibi uçar, pire gibi sokarım.
Throw anything overboard that can float. Captain Watson will give the order.
Yüzen bir şeyi denize atın. Yüzbaşı Watson emri verecek.
We need to get out and float on that thing, whatever it is.
Dışarı çıkmamız lazım Ve o şey üzerinde yüzer, her ne ise.
Call land area. See what kinda float cutters we have in the area.
Arazi arayın. tür ne görmek şamandıra kesiciler biz bölgede var.
And my hovercrafts float right over them.
Bir milyon mayın tarlası, ve benim gemilerim tam üzerlerinde yüzüyor.
I can't even float.
Suyun üstünde bile duramam.
What are you going to do, float a pencil at them?
Ne yapacaksın? Havada kalem mi gezdireceksin?
Float like a butterfly! Sting like a bee!
Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım!
Up in the sky, there's air And clouds float there.
Gökyüzünde hava ve yüzen bulutlar var.
Results: 231, Time: 0.1375

Top dictionary queries

English - Turkish