I HAD TO EXPLAIN in Turkish translation

[ai hæd tə ik'splein]
[ai hæd tə ik'splein]
açıklamak zorunda
's hard to explain
's difficult to explain
hard to describe
tough to explain
açıklamam gerekti
anlatmak zorunda
difficult to tell
's hard to tell
's hard to explain
's hard to describe
's hard to talk
açıklamak zorundaydım
's hard to explain
's difficult to explain
hard to describe
tough to explain
anlatmam gerekti

Examples of using I had to explain in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
You did one small thing, and I had to explain it to you, like, 45 times.
Ufak tefek bir şey yaptın. Onu da 45 kere falan açıklamam gerekti.
I had to explain to him that what I did was wrong, and what he did was wrong and what you did was really, really wrong.
Yaptığım şeyin yanlış olduğunu anlatmak zorunda kaldım, ve onun yaptığı şeyin, ve sizin yaptığınızın ne kadar çok, çok, çok yanlış olduğunu.
So I had to explain to this man here what will happen if you endanger my business.
O yüzden bu adama işimi tehlikeye atarsanız ne olacağını açıklamak zorunda kaldım.
So I had to explain to her, while I was nine, that they were all… Hookers?
Dokuz yaşında olmama rağmen onların şey olduğunu açıklamam gerekti… Fahişe mi?
Look. I had to explain to our friends and family.
davetiye yollamadığımızı… açıklamak zorunda kaldım. Bak.
Why they had a save-the-date for our wedding but no invitation. I had to explain to our friends and family Look.
Dost ve akrabalarımıza neden düğün haberi yollayıp da davetiye yollamadığımızı… açıklamak zorunda kaldım. Bak.
Wright… attacked me.- I had to explain this somehow, so I said.
Bunu bir şekilde açıklamam lazımdı, o yüzden Wright bana saldırdı, dedim.
I can't believe I have to explain a line to you.
Size sırayı açıklamak zorunda kaldığıma inanamıyorum.
No, but, look, why should I have to explain myself,?
Hayır! Neden açıklamak zorunda kalıyorum ki?
Then I have to explain everything all over again. But.
Ama… O zaman her şeyi baştan anlatmak zorunda kalacağım.
I understand what you're saying, but I don't feel like I have to explain myself.
Ama açıklamak zorunda olduğumu hiç düşünmüyorum. Ne dediğini anladım.
Then I have to explain everything all over again.
O zaman her şeyi baştan anlatmak zorunda kalacağım.
In a way that I have to explain everything to everyone?
Herkese, her şeyi açıklamak zorunda kaldığım Şekilde mi?
I have to explain myself.
Kendimi ifade etmek zorundayım.
I have to explain.
Açıklama yapmak zorundayım.
I have to explain about that picture.
Bu resmi sana açıklamak zorundayım.
If I have to explain the joke, I mean, it's not a very good joke.
Eğer şakayı açıklamam gerekiyorsa, çok iyi bir şaka değil.
I can't believe I have to explain this to you.
Bunu sana açıklamak zorunda kaldığıma inanamıyorum.
Not that I have to explain myself to you, but the girl last night.
Sana açıklama yapmam gerektiğinden değil ama dünkü kız.
Now I have to explain this to my father.
Babama açıklama yapmam gerekecek.
Results: 44, Time: 0.0549

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish