KNOCKS in Turkish translation

[nɒks]
[nɒks]
kapıyı çaldığında
knocking
çalıyor
plays
steals
ringing
knocking
kapıyı çalar
devirmek
to overthrow
to take down
to topple
knocks
bringing down
rolling
to fall
to depose
to subvert
to overturn
bayıltır
fainting
love
to pass out
knocked out
to collapse
çarpar
hits
crashes
strikes
beats
slam
knocks
pounding
tıklama
clicking
knocks
tıklatma

Examples of using Knocks in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
What if he knocks that poor girl up and ruins her life?
Ya o zavallı kızı hamile bırakıp onun hayatını mahvederse?
I know you can hear me.- Knocks on Door.
Beni duyabildiğini biliyorum- Knocks on Door.
Two knocks, then one, and two knocks again, right?
İki tıklama, sonra tek, sonra tekrar iki tıklama, doğru mu?
Two knocks, then one, and two knocks again. Right?
Önce 2 tıklatma sonra 1 ve tekrar 2 değil mi?
Two knocks, then one, and two knocks again, right?
İki tıklama, sonra bir ve yine iki tıklama, değil mi?
This guy knocks up everything he looks at just like that.
Ama bu adam bakışıyla her şeyi hamile bırakıyor.
Three knocks, then a single knock.
Üç tıklatma, ardından tek tıklatma.
Two knocks, then one, and two knocks again, right?
Tıklatma sonra 1 ve tekrar 2 değil mi?
When opportunity knocks, grab it; otherwise,
Fırsatlar kapını çaldığında, yakalarsın; aksi halde,
So we never answer ours when someone knocks.
O yüzden biri kapımızı çaldığında asla açmayız.
What do you do if someone knocks on the door?
Biri kapıyı çalarsa ne yapacaksın?
When poverty knocks at your frontdoor, loves escapes through the backdoor.
Yoksulluk ön kapını çaldığında sevgi arka kapıdan kaçar.
If someone knocks at the- well, no one's gonna knock..
Biri kapıyı çalarsa… Sonuçta kimse kapıyı çalmayacak.
it's gone forever. When opportunity knocks.
Fırsatlar kapını çaldığında, yakalarsın; aksi halde.
When opportunity knocks, grab it; otherwise.
Fırsatlar kapını çaldığında, yakalarsın; aksi halde.
Ok. If anyone knocks, don't answer.
Eğer birisi kapıyı çalarsa, cevap verme. Tamam.
minding my own business… when opportunity knocks.
kafam işlerimle meşgulken… birden fırsat kapıyı çalıyor.
Anybody knocks on the door.
Herhangi biri kapıyı çalarsa.
One cop knocks on the door, it's a conversation.
Kapıyı bir polis çalarsa konuşmuş oluruz.
Who knocks at their own house? Lovely?
Güzelmiş. Kim kendi evinin kapısını çalar?
Results: 166, Time: 0.1093

Top dictionary queries

English - Turkish