Examples of using Sergeant in English and their translations into Turkish
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Robin!- Sergeant. Robin!
Sergeant. That madman went to a nearby farm and caused a row over there.
Oh, mess sergeant sent me down to pick up some rations.
İaşe astsubay beni erzak almam için gönderdi.What happened?- Yes, Sergeant.
Evet, komiserim.- Ne oldu?Well, why don't we just start with Sergeant Dawson.
O halde neden, Astsubay Dawson ile başlamıyoruz.And then maverick says-- i have seen the film, sergeant.
Sonra Maverick diyor ki…- Filmi izledim komiserim.I think Commander Roberts was the buyer and Sergeant Hill was the seller.
Bence Yarbay Roberts alıcı Astsubay Hill de satıcıydı.I'm really sorry to bother you, Sergeant, especially after hours.
Bu saatte rahatsız ettiğim için çok özür dilerim Komiserim.Sergeant, I need to speak with this man alone?
Bu adamla yalnız konuşmam gerek. Komiserim?Articles of clothing. As soon as we have something, we will let you know, Sergeant.
Elimize bir şey geçtiği an size bildireceğiz komiserim. Kıyafetleri.As soon as we have something, we will let you know, Sergeant. Articles of clothing.
Elimize bir şey geçtiği an size bildireceğiz komiserim. Kıyafetleri.It's not that I won't answer your questions, Sergeant.
Derdim sorularınızı cevaplamamak değil komiserim.Not so much what you say but how you say it, Sergeant.
Ne söylediğinden ziyade nasıl söylediğin mesele, komiserim.What happened?- Yes, Sergeant.
Ne oldu?- Evet, komiserim.Does your missing sergeant look anything like an animal?
Kayıp çavuşunuz bir hayvana benziyor muydu?Listen to your sergeant.
Çavuşunu iyi dinle.Perhaps our sergeant hasn't got a heart of gold after all, but he certainly is.
Belki de çavuşumuz pek altın kalpli sayılmaz ama kesinlikle.By the time I get to take the sergeant exam, the pay scale is frozen by law.
This Marine sergeant-- his name by any chance Chaney?
O Deniz Kuvvetleri Çavuşunun adı Chaney olabilir mi?You call your sergeant right now, and you tell him to put a stop to this.
Hemen şimdi çavuşunu ara, ve buna bir son vermesini söyle.
