BIR KAMPTA in English translation

in a camp
bir kampta

Examples of using Bir kampta in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Ben savaş alanında bir kampta uyuyordum.
I was sleeping at a camp in a war zone.
Terrance ve Phillip kasabadan iki kilometre uzakta bir kampta tutuluyorlar.
Terrance and Phillip are being held in a camp two kilometers from town.
Yunanistanın Patras kentindeki bir kampta 12 Temmuz Pazar günü düzenlenen bir polis operasyonu sırasında sıraya giren Afgan göçmenler görülüyor. Getty Images.
Afghan migrants line up during a police operation in a camp in Patras, Greece, on Sunday(July 12th). Getty Images.
ailenin bir kampta zar zor hayatta kalmasından dolayı oldukça üzgündün.
your family being outcasts, barely surviving in a camp because of what you did.
vatan hainlerinin ailelerine ait bir kampta ölmüşler.
daughter died in a camp for members of families of traitors.
İletişimde olduğum çingene dostlarımdan birisi bana onların şehrin güneyindeki bir kampta yaşıyor olabileceklerini söyledi.
One of my gypsy contacts has tipped me off that they might be living in a camp south of the city.
Ulusal Güvenlik bir grup insanı kendi rızaları dışında… kasaba dışında bir kampta tutuyor.
Against their will in a camp outside my town. DHS is holding a group of people.
En güzel deneyi söyleyeyim mi? Bir kampta yaşıtlarınla zaman geçirmek. Yani bu Cumartesi kalmak üzere gideğin kampta..
An experiment for you would be to spend time with kids your own age at camp, which is exactly where you're goin' this Sunday- camp..
Taylandda bir kampta fillerin nasıl resim yaptığı Extraordinary Animals adlı TV programında gösterilmiştir.
An example of this was shown in the TV program Extraordinary Animals, in which elephants at a camp in Thailand were able to draw portraits with flowers.
Ve yazlarımı Indianada bir kampta çalışarak geçirdim. Ki o zaman çocukları sevdiğimi fark ettim
And, uh, I spent summers working at a camp in indiana, which is when I realized that I loved children
Biranı soğutmak için ve bir kampta kahve makineni çalıştırmak için var. ama onlar gönye testeresini şarj etmek için.
It's got batteries in it, yes, cooling beer and running the coffeemaker on a camping trip. but they are for charging up your mitre saw.
Yerimiz değiştirilene kadar Waipahudaki vadi dışında bir kampta bizleri bir süre hapis tuttular.
They kept us in jail for a while… until we were relocated to a camp outside a gulch in Waipahu.
Plemetinadaki bir kampta yedi yıl yaşayan Roman Sabriye Berişa,
Roma Sabrije Berisha, who lived for seven years in a Plemetina camp, is not optimistic about the future,
Amerikan ordusundaki en büyük hırsız ve dolandırıcı olduğun için bir çok kampta bulundun.
You have been in and out of camps because you're the biggest hustler and scrounger in the US Army.
Jane, büyük güçlüklerle Andrejnin eski mahkumlarla birlikte Owsianka adlı bir köye yakın bir kampta olduğunu öğrenmişti.
Jane had come to learn Andrei was relegated to Ovsianka, a former colony inmates near the camp.
Maria Borissovna KOTOVA on yıl özgürlük mahrumiyeti cezasına çarptırılmış ve 1940da bir kampta ölmüştür.
KOTOVA, Maria Borissovna. Sentenced to 10 years deprivation of freedom. Died in a camp in 1940.
kadroyu 10 günlük bir kampta eğitti.
actor boot camp.
Sheparda Parkashoffun cesedinin yerini söyletirsen belki ömrünün geri kalanını Çeçenistandaki bir kampta geçirebilirsin.
If you get Shepard to recall the location of Parkashoff, you might just live out your life in a Chechnyan internment camp.
Stipteki Yahudileri zorla bir kampta topladı ve daha sonra hepsini Treblinkaya nakletti.
Bitola and Stip into a camp and then deported them to Treblinka.
Pickman açıkladı. Doğu Almanya sınırındaki mültecilerin tutulduğu bir kampta askerlermiş.
They were soldiers at a camp for displaced persons on the East German border.- Pickman explained.
Results: 77, Time: 0.0339

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English