IMTIYAZ in English translation

privilege
ayrıcalık
imtiyaz
bir ayrıcalıktı
gizliliği
hakkı
şerefine
concession
imtiyaz
taviz
ayrıcalığı
ödün
franchise
imtiyaz
bayilik
serisi
şubelerinin
haklarını
takımı
bir zincir
geçildiğine dair
imtiyaz
marque
imtiyaz
haciz
korsan fermanları
grants
hibe
ödenek
burs
bağış
kabul
yerine
bahşet
ver
bağışla
lütfet
concessions
imtiyaz
taviz
ayrıcalığı
ödün
tenure
kadro
görev
görev süresi
i̇mtiyaz
memuriyet

Examples of using Imtiyaz in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Eve dünyayı rahatlık, güvenlik ve imtiyaz balonu içerisinde görerek yetiştirildi.
From a bubble of comfort, safety and privilege. Eve was raised to view the world.
güvenlik ve imtiyaz balonu içerisinde görerek yetiştirildi.
world from a bubble of comfort, safety and privilege.
Kısa sürede imtiyaz alabildin mi?
You won't get many privileges with such a short term?
Zengine imtiyaz yok.
No privileges for the rich.
Sana imtiyaz sağlayan benim.
Me, who gave you liberty.
Bana biraz imtiyaz ver, ben de uşağın haline geleyim.
Give me some benefits, and I will become your lackey.
Bu imtiyaz bana tanınmamıştı.
It is a privilege that was not afforded to me.
Çikolata lisansı, 50 yıllık imtiyaz, tüm krallıkta baştan başa.
The chocolate license, exclusive for 50 years throughout the whole kingdom.
Bu imtiyaz bana taninmamisti.
It is a privilege that was not afforded to me.
Verilecek tek şey imtiyaz işleri ve uygun formalar.
And jerseys to go along with it. The only thing to give are concession gigs.
Verilecek tek şey imtiyaz işleri ve uygun formalar.
The only thing to give are concession gigs and jerseys to go along with it.
Imtiyaz olduğunu düşün. Bunun her an kaldırılabilecek bir.
It's called sunlight, Meehan. Think of it as a privilege which can be withdrawn.
O imtiyaz bize ait.
The privilege is all ours.
Bana pek imtiyaz gibi gelmiyor.
It doesn't feel like such a privilege to me.
Imtiyaz yılı.
Year of the franchise.
Aslında imtiyaz için bana para ödedi.
Actually, she paid me for the privilege.
Sahtekârlık değil, imtiyaz.
Not cheating, a privilege!
Bu senin için bir onur ve imtiyaz.
You know it's an honor and a privilege.
Maliye Bakanlığı, iki büyük imtiyaz projesinde mali ve yasal danışmanlık hizmeti verecek kurumları 23 Mart Çarşamba günü açıkladı.
The Finance Ministry named on Wednesday(March 23rd) financial and legal advisers for two big concession projects.
zorlu imtiyaz biraz… pardon benim ispanyolcam biraz… paslandı.
Toughest franchise by being a little… pardon my Spanish… maricón.
Results: 130, Time: 0.035

Imtiyaz in different Languages

Top dictionary queries

Turkish - English